İlk doğumunu sezaryenle yapanlar, ikinci bebeğini normal doğumla dünyaya getirebilir mi?
Önceki gebeliğinde sezaryen olan bir kadının, bir sonraki gebeliğinde yüzde yüz sezaryen olması gerekir diye bir kural yok. Eğer bir önceki gebelikte sezaryen; doğum eylemi sırasında bebeğin sağlığını tehdit eden bir sebep nedeniyle acil olarak yapılmışsa, plasentanın doğum kanalını kapatması veya bebeğin baş gelişi yerine makat veya yan duruşu nedeniyle yapılmışsa, iri bebek nedeniyle doğumun ilerlememesi veya gün aşımı söz konusu olmuşsa, bir sonraki gebelikte aynı şartların var olup olmadığına bakılmalı. Bu şartların tekrarı söz konusu değilse anne adayının doğal doğum eylemine girip girmeyeceğini görmek için beklenebilir. Bunun tek koşulu doğum eylemi sırasında oluşabilecek sorunlara karşı acil olarak sezaryen yapılabilecek tam donanımlı bir hastanede olmak.
Anneyi ve bebeği bekleyen tehlikeler var mı?
Anne doğum yapabilirse, bu kendisine zarar vermez. Sorun doğum eyleminin yaşandığı süreçte ortaya çıkabilir. Sezaryen nedeniyle rahim duvarına yapılan kesi ve onun yarattığı nedbe dokusunun yaklaşık 10-14 saat sürecek bir doğum eyleminde yırtılması ve anne ile bebeğe yaratacağı komplikasyonlardır. (Bebeğe giden kan akımının bozulması, bebeğin kaybedilmesi, rahmin alınması...) Bu oran A.B.D’de yaklaşık 100 doğumda 1.5 olarak verilmektedir. Ancak bu ürkütücü riskin varlığı nedeniyle, büyük çoğunluk sonraki gebeliğinde de sezaryen ile doğum yapmayı tercih ediyor. Böylece, bir önceki gebelikte sezaryen olmak, sonraki gebelikte de sezaryen endikasyonlarından biri haline geldi.
Sezaryen ve normal doğum oranları ülkemizde nedir?
Amerika resmi kurumlarına göre (CDC – Centers for Disease Control) doğum eyleminde sezaryen oranı yüzde 32 olarak veriliyor. Ülkemizde yüzde 40'ların üzerinde. Ancak ülkemizde devlet hastanesi, üniversite hastanesi ve özel hastane olmak üzere farklı standart ve şartlara sahip (anestezi uzmanı, yenidoğan uzmanı, yoğun bakım ve yardımcı sağlık personeli gibi) sağlık kuruluşları var. Hepsinin standartlarının eşitlendiği şartlarda istatistiksel veriler daha sağlıklı olur.
Birçok doktorun anne adaylarına sezaryenle doğumu tavsiye ettiğini duyuyoruz, normal doğum daha sağlıklıyken neden sezaryen isteniyor?
Bu konuya cevap ararken gebelik takiplerinde ve doğum eylemi takibinde koşulların yeterliliğine bakmak gerekiyor. Bir anne adayı gebelik takibinde yeterli derecede kontrole gelebiliyorsa oluşabilecek bazı sorunlara karşı da erkenden önlem alınabilir (mesela gebeliğe bağlı diyabet riski algılanıp, diyetle iri bebek oluşumunu engellenebilir). Gebelik takibinin aynı hekim veya ekip tarafından yapılacağını, doğum eyleminin de aynı doktor tarafından takip edileceğini düşünelim. Bu durumda anne adayı çok daha fazla bilgi sahibi olup bilinçlenecektir. Hekim hasta arasındaki güven duygusu da gelişecektir. Hekime düşen görev, anne adayının vajinal doğum yapabilme potansiyelini, sağlık koşulları dahilinde sonuna kadar gözetmek ve kullanmak olmalı. Her ne kadar uygun şartlar sağlanırsa sağlansın, sağlıklı bebek dünyaya getirebilmek için yüzde 25-30 sezaryen oranının altına inmek mümkün değil. Ülkemizdeki hedef zaten bu oranlara inebilmek.