Peki ne oluyor da bu büyü bozulup insanlar birbirinden sıkılmaya ya da birbirini yemeye başlıyor.
Bu noktada önce kendimizden başlamamız gerekiyor.
- İlişkinin başındaki davranış ve tavırlarımla şimdiki arasında neler değişti? En başta kendimi dürüstçe ve açıklıkla ortaya koyabildim mi gerçekten yoksa kendimi beğendirebilmek ve kabul görmek adına olduğumdan farklı mı davrandım?
- En başta yoğun olarak hissettiğim ama şu an eksik olduğunu düşündüğüm duygular neler?
- Bir ilişkiden beklentim nedir ve bu beklentilerimin ne kadarına karşılık alabiliyorum?
- Karşımdaki kişiden beklentilerim neler ve birlikte olduğum kişi bu beklentilerime karşılık verebilecek kişi mi?
Tüm bu sorulara dürüstçe yanıt vermek çok önemli zira bu cevaplar beni kendi gerçeğimle yüzleştirecektir. Şimdi bu soruların yapısını değiştirelim. Ama bunu yapmadan önce beklentilerin ve yargıların nereden geldiğine bir göz atalım isterseniz.
Kişiler ve olaylar hakkında sahip olduğum tüm yargılarım, geçmişte yaşadığım ya da tanık olduğum olayların bir sonucudur. Beklentiler yine aynı şekilde, geçmişte yaşadığım ve tekrar yaşamak istediğim ya da bir daha yaşamak istemediğim duygu ve düşüncelerimin bir sonucudur.
Eğer ilişkide yargılar ve beklentiler ön planda ise ilişki asla kendi doğalında yaşanamaz. Yapılan her hareket, söylenen her söz geçmiş bir referansı işaret edecek ve bu karşılıklı tepkilerin oluşmasına neden olacaktır. Bunun doğal sonucu olarak, şu an yaşadığım ilişki de yine geçmişte yaşadıklarımla bir paralellik gösterecektir.
Kulağa pek hoş gelmiyor değil mi?
"Bir insanı yaşadığı ilişkide mutlu eden şeyler nedir?" diye soracak olursak eğer, buna bir çok farklı yanıt verebiliriz. Sevgi, saygı, paylaşım ve daha birçok şey.
Bu noktadan bakıldığında, ilişki aslında insanın kendini deneyimlemesinden başka bir şey değildir. İlişki yukarıda saydığım insani değerlerin hayat içinde deneyimlenebilmesine yol açar. Kendi gerçekliğimin yansımasını bir başka kişide bulabilmektir esas olan. Dolayısıyla, karşımdaki kişiyi anlayabilmek, kendimi anlayabilmek, onu sevebilmek, kendimi sevebilmek ve onu olduğu gibi kabul edebilmek aslında kendimi olduğum gibi kabul etmeme fırsat verir.
Peki ne yapacağız?
Öncelikle, açık ve dürüst olmamız gerekiyor. Önce kendimize, daha sonra birlikte olduğumuz kişiye. Geçmişte beni kıran şeylerin ne olduğunu, bu kırılmışlığın şu anki davranışlarıma ne şekilde yansıdığını, kırıldığım noktada ne şekilde davrandığımı karşımdaki kişiye tüm açıklığıyla anlatabildiğimde, beni gerçekten tanıma ve anlayabilme fırsatı sunmuş olurum. Tepkilerimin nereden geldiğini ona açıkladığımda bu tepkilerime karşı tepki oluşturmadan beni anlayabilme ihtimali doğar böylece.Birbirine tepkisel olarak davranan kişiler kısa bir zaman içerisinde birbirini duymaz ve görmez hale gelir ve uzaklaşır. Halbuki her iki taraf kendi canının acıdığı yerden kendini ifade ediyordur. Hepsi bu. Geçmişten taşınan yaraları iyileştirebilmek mümkünken bunları sürekli kanatacak davranışlara yönelmek, her iki tarafın da kendini daha fazla korunma ihtiyacına, içine kapanmaya ve dolayısıyla uzaklaşmaya yönlendirecektir.
Sağlıklı bir iletişim ancak dürüstlük ve içtenlikle mümkündür ve çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur. Ancak, daha önce de belirttiğim gibi bu iki tarafın da istemesiyle olacak bir şeydir. Taraflardan biri ilişkinin büyümesi için çaba sarf ederken diğerinin buna herhangi bir katkıda bulunmaması ilişkinin kopması anlamına gelir.
Bu iletişimi sağlamak için ne yapacağız?
İletişimde açık olabilmek için kişinin kendini güvende hissetmesi çok önemli. Dolayısıyla, bunu karşımdaki kişiden beklemeden önce, bunu benim sağlamam ve sevdiğim kişiyi güvende hissettirmem gerekiyor. Onu yargılamadan dinlediğimde kendini bana karşı daha açık ve daha derinden ifade edebilir ve böylece onun gerçeğini anlayabilirim.İnsanlar çocukluk çağından itibaren bir çok farklı role girip çıktığı ve bazılarını ise tamamen içselleştirdiği için çoğunlukla kendi gerçekliklerinden değil, taşıdıkları imaj veya kimliklerinden konuşurlar ki bu tamamen yanlış anlaşılmalarına yol açar. Yanlış anlaşıldıkça daha da kırılır ve korunabilmek için daha da sert kabuklar oluştururlar. Bu kabuğun biraz ötesinde kırılmış ve korkmuş bir çocuk görebilirsin eğer gerçekten bakmayı seçersen ve o çocuğu gördüğünde yargılarının da yok olduğunu veya değiştiğini görürsün.
Tamamen gerçek iki kişinin ilişkisi geçmişten bağımsız olarak yeniden başlar ve unutmamak gerekir ki hiç bir şey eskisi gibi olmaz. Eğer ilişkinde yolunda gitmediğini düşündüğün şeyler varsa ve bunları düzeltmek istiyorsan, farkında olman gereken şey şudur ki, yepyeni bir ilişki yaratma yolundasın.
İlişkiyle ilgili genel yanılgılardan biri de her şeyi birlikte yapmak gerektiğini düşünmektir. Bu bir ilişkiyi en fazla yaralayan düşünce kalıplarından biridir. Birlikte yapmaktan keyif alınan şeyler olabileceği gibi, ayrı ayrı yapılabilecek şeylerde her iki tarafın birbirine alan tanıması ilişkiyi besleyen en önemli faktörlerin başında gelir. Her şeyi birlikte yapmak adına, hoşlanmadığın aktivitelere dahil olmak ya da bu aktivitelerden vazgeçmek her iki tarafı da zaman içinde gerecektir. Bunun yerine, kişiler kendi keyif aldıkları ortamlarda tek başlarına bulunabilirlerse, birlikte geçirdikleri zaman da bir o kadar kaliteli olacaktır.
İlişkiyi sabote eden en önemli faktörlerden biri de alışkanlıklar ve rutindir. Sürekli aynı şeyleri yapan insanlar bir süre sonra sıkılmaya ve dolayısıyla farklı arayışlara girme eğilimi gösterirler. Halbuki eğlence yaratmak hiç de zor değil. Son derece basit şeylerle çok eğlenceli ortamlar yaratılabilir ancak bunun için alışkanlıkların ve kalıpların dışına çıkmak gerekiyor.
İçindeki çocuğu ortaya çıkarmaya ve oyun oynamaya izin verdiğinde hayat çok eğlenceli olabilirken, oyun oynamayı bırakıp fazla ciddileştiğinde bir o kadar sıkıcı bir hal alabiliyor. Herkes eğlenmeyi sever. Ancak eğlendirebilmek için yine her şeyde olduğu gibi önce benim eğlenebilmem gerek. Hayat sen ne anlam yüklüyorsan odur ve o şekilde yaşanır. İçinde bulunduğun şartları değiştirmek istiyorsan kendinden başla, hemen şimdi…
Neler mi yapacağız?
- Günde en az bir saat baş başa kalabileceğiniz ve sohbet edebileceğiniz bir ortam yaratın. Bu sohbette her iki taraf içinde bulunduğu duygu ve düşünceleri ifade etmeli. Tamamen filtresiz ve samimi olarak. Televizyon, gazete, dergi, bilgisayar yok ve en önemlisi bu sohbetin içinde şikayet olmayacak.
- Haftada en az bir akşam veya gün oyun günü olacak. Bu kutu oyunları olabilir ya da kendi istediğiniz herhangi bir oyun olabilir. Yaratıcılığınıza güvenin.
- Haftada en az bir akşam birlikte film izleyeceksiniz. Sinema veya DVD olabilir. Başlangıçta ortak keyif alacağınız filmler olmasında fayda var ancak daha sonra izlemeyi reddettiğiniz filmleri birlikte izleyerek beraber olduğunuz kişinin duygularını anlayabilirsiniz.
- Ayda bir kez farklı bir yere gidip birlikte zaman geçireceksiniz. Çok uzak, çok pahalı, planlama gerektiren veya bahane yaratacak zorlukta olmasına gerek yok. Arabaya atlayıp çok yakın yerleri hatta şehrin gitmediğiniz yerlerini gezebilirsiniz.
- İstediğiniz sıklıkta olmak üzere, hiç konuşmadan on beş dakika boyunca birbirinizin gözlerinin içine bakacaksınız. Bir insanın derinliğini keşfetmenin en güzel yolu göz temasıdır.
- Haftada en az bir günü kendinizi ayıracaksınız ve herkes istediği şeyi yapacak (İlişkinizde güven unsurunun ne seviyede olduğunu anlamanın en güzel yollarından biridir bu).
Tüm bunlar başlangıçta çok zorlayıcı ve doğallıktan uzak gibi görünebilir ama bu egzersizlere devam ettiğinizde ne kadar eğlendiğinizi ve ilişkinizin ne kadar beslendiğini göreceksiniz.