Bebek su gibi berrak ve tatlı bir hayat yaşasın
Topkapı ve Dolmabahçe Sarayı’nda sergilenen reçelliklere bakıldığında, bir tepsi üzerindeki reçel kâsesi yanında su kâsesi olduğu görülür. Osmanlıda, reçel bir kaşık alındıktan sonra kirlenen kaşık su kabına bırakılırdı. Özellikle loğusa anneye ziyarete gidildiğinde, loğusa görmeye gelenler turunç, portakal veya incir reçelinden bir kaşık alır, sonra kullandığı kaşığı su olan bardağa koyardı. Bunun anlamı ağız tatlığının sürmesi, bebeğin su gibi berrak ve tatlı bir hayat yaşamasıdır.
Reçeller altın kaşıkla ikram edilirdi
Fransa elçisi Baron de Tott, konuk olarak kaldığı evde, yattığı odadaki sehpanın üzerine portakal çiçeğinden, gülden ve limondan yapılmış reçellerin konduğunu, su konan billur su bardaklarına küçük altın kaşıkların bırakıldığını anlatmıştır.