pudra.com
13.11.2009
Haftanın filmi: 2012
Maya Takvimine göre 2012'de gelecek dünyanın sonunu izlemeye hazır mısınız?
Asırlar önce, Mayalar bize takvimlerini bıraktılar. Üstelik bu takvimin bir son günü vardı ve bunun anlamı açıktı. O günden beri, astrologlar onu keşfettiler, nümeroloji uzmanları kehanet için takvimden şifreler çıkardılar, jeologlar dünyanın o zaman vadesinin dolacağını söylediler; hükümet bilimcileri bile dünyayı 2012’de bekleyen devasa çaplı afeti yadsıyamıyorlar. Mayalarla başlayan bir kehanet artık mercek altına alınmış, tartışılmış, didik didik edilmiş ve incelenmiş bulunuyor. 2012 geldiğinde bileceğiz ki uyarıldık.
Besteci-yapımcı-yazar Harald Kloser “Dünyadaki her medeniyetin bir tufan söylencesi vardır” diyor; “İşler kötü gider, toplum işlevini yitirir ve gezegen her şeye tekrar başlar. Bazı insanlar yeni bir kültür, yeni bir toplum, yeni bir medeniyet yaratmak için ikinci bir şans elde ederler”.
Filmden kareler için tıklayın
Maya takvimi 13. döngüsünün sonuna 21 Aralık 2012’de gelecek; bu tarihin ardından hiçbir şey gelmiyor. Doğal olarak, ortaya şu soru çıkıyor: Eğer takvim devam etmiyorsa, ardından ne gelecek?
John Cusack’in canlandırdığı yazar Jackson Curtis’in başarısız ama muhtemelen çok parlak olan romanına fazla zaman ayırması evliliğinin yıkılmasına ve ailesinin gelgitler yaşamasına neden olur. Ama Jackson hep çocuğuna düşkün bir baba olur ve bıçak kemiğe dayandığında ailesini kurtarmak için her şeyi yapacağını kanıtlar. Jackson’ın eski eşi Kate (Amanda Peet) kocasının işine duyduğu ilgiyle rekabet etmekten bıktığı için ondan ayrılmış ama onunla arkadaş kalmıştır. Dünyada dengeler değişmeye başlayıp Los Angeles’ı yerle bir edince, Jackson ve ailesi hayatta kalıp yeni dünyayı görmek için karadan ve havadan umutsuzca bir yolculuğa koyulur.
Bu arada, dünya hükümetlerinin en yüksek zirvelerinde bir plan yapılmıştır. Tüm insan ırkını kurtarmaları mümkün olmayacaktır, ama bir kısmını kurtarabileceklerdir. İşte bu insanlar yeni bir toplum kurma imkanına sahip olacaktırlar. Başkan Thomas Wilson (Danny Glover) dünyanın karşı karşıya olduğu krizi çok çabuk anlar ama kitlesel bir isteriye meydan vermemek için de bu bilgiyi gizli tutmaya aynı hızla karar verir. Başkanın bilim başdanışmanı Adrian Helmsley (Chiwetel Ejiofor) dünyanın mesaj kodlarını kırmayı başarmıştır ve olabildiğince çok insanı kurtarmaya kararlıdır. Genelkurmay başkanı Carl Anheuser (Oliver Platt) kibirli ve çabuk öfkelenen biri olmakla beraber, toplumun –en azından parası yetenlerin- kurtulduğunu görmeye aynı ölçüde kararlıdır. Başkanın kızı Laura (Thandie Newton) babasının hükümetinin dünyadan sakladıkları şey karşısında şok geçirir. Aslında, görünen odur ki hükümetten olmayıp da olacaklar hakkında bir fikri olan tek kişi bir radyo sunucusu (ve belki bir peygamber) olan Charlie Frost’tur (Woody Harrelson. Frost öngörülerini radyodan dinleyicilerine aktarır.
Filmde John Cusack, Chiwetel Ejiofor, Amanda Peet, Oliver Platt, Thandie Newton’un yanı sıra Danny Glover ve Woody Harrelson gibi isimler yer alıyor. Yönetmen Roland Emmerich ise filmin büyüleyici görselliğinin kanıtlar nitelikte; Independence Day ve The Day After Tomorrow gibi filmlerini sadece adını bile vermemiz yeterli olur herhalde…
Filmden kareler için tıklayın
Filmin kamera arkasından çok özel notlar…
Yapım ekibi dış mekanda birkaç “sallantılı zemin” seti inşa ettiler. Bunlar aktörler üzerinde koşuştururken yönetmenin hareket ettirebildiği yalpa çemberleriydi. Cusack bu konuda şunları söylüyor: “Roland palmiye ağaçları, beton yığınları, ev cepheleri olan bütün bir şehri aldı, bu muazzam yalpa çemberlerinin üzerine oturttu ve, ‘Bunun üzerinden karşıya koşmak arabanıza atlamak ve sürmek zorundasınız’ dedi”. Yapımın sonuna gelindiğinde, aktör, “Sudaydım, ateşteydim, topraktaydım, kül bulutlarındaydım, deprem bölgesindeydim, yani aklınıza gelebilecek her yerdeydim. Ve aklınıza gelebilecek her türlü afetten kaçmak için aklınıza gelebilecek her taşıtı kullandım. Çılgınca bir tempoydu”.
Marangozların inşa edemediğini bilgisayar animatörleri inşa etti ve Emmerich’in vizyonunu hayata geçirmek için, sadece bilgisayar destekli efektler yeterli olabilirdi. “Sete gittiğimde mavi perdede okyanusu görüyordum mesela. Ama sandığım kadar zor değildi” diyor Cusack ve ekliyor: “Roland her şeyi kafasında planlamıştı ve size her şey bittiğinde ortaya nasıl bir şey çıkacağını gösterebiliyordu. O kadar özgüvenli ki ne hayal ettiğini hayal etmek bile eğlenceli oluyor”.
Özel Efekt Süpervizörü Mike Vezina yıkımı şöyle açıklıyor: “Düzenekleri bir hava sistemiyle havalandırdık, sonra da hidrolik ve pnömatik sistemle yukarı aşağı ve ileri geri salladık. Elektronik olarak kontrol edilen bir valf sistemi vardı. Roland 'Bu kez farklı bir frekans istiyorum; küçük bir sarsıntı, sonra daha büyük bir sarsıntı.” diyebiliyordu. Farklı kısımları anında kapatıp sarsıntıyı ufaltabiliyor ve hızlandırabiliyorduk. Tam kontrol sahibiyiz; tek kişi tüm düzeneği bir kolla denetleyebiliyor.”
Vezina “Farklı işlevler gören üç ya da dört değişik tipte tank inşa ettik. Sallantılı koridor dediğimiz bir koridorumuz ve boşaltım tankımız vardı. Bir sürü insan koridordan koşuyordu; sonra, boşaltım tankıyla otuz ila kırk bin litre suyu boşaltıyorduk. Böylece su insanları takip ediyor ve koridoru basıyordu. Tüm setler dört metre derinliğindeki bir sete batırılıp çıkarılabiliyordu.” diyor.
Vezina ayrıca tüm setleri su tanklarıyla birbirlerine bağlayan bir dolaşım sistemi yarattı. “Büyük miktarda suyu farklı setlerde dolaşıma sokabildik. Bir pompa sistemi kullanarak bir istasyondan sonraki sete su pompalıyorduk. Kardeş havuz dediğimiz bir şey inşa etmiştik. Bu havuz farklı setlere dağıtılacak olan suyu ısıtıp klorluyor ve filtreden geçirip temizliyordu. Günün sonunda suyu kardeş havuza geri pompalıyorduk.”
Filmden kareler için tıklayın
Etiket:
13 kasımda vizyone giren filmler,
2012,
2012 film kamera arkası,
2012 filmi,
2012 filminden görüntüler,
2012 filminin konusu,
amanda peet,
devamı...
dünyanın sonu, john cusack, kasım ayında vizyona giren filmler, maya takvimi