› 
 › 
@Pudra özel haberidir, izinsiz kullanılamaz. 08.10.2010

Haftanın filmi: Ye Dua Et Sev

Ve beklediğimiz an geldi. Liz Gilbert'ın hikayesi Ye Dua Et Sev (Eat Pray Love) Julia Roberts'ın başrolü üstlendiği filmiyle 8 Ekim'den itibaren vizyonda!

Her okuyanı büyülemiş bir kitaptır Ye Dua Et Sev (Eat Pray Love)... Kitap hakkındaki detayları bilgileri daha önce sizlerle paylaşmıştık; burayı tıklayarak okuyabilirsiniz. 2007 yılında Amerika’da satış rekoru kıran ve bir kadının içsel yolculuğunu anlatan bu hikaye şimdi de Julia Roberts'ın başrolüyle sinema perdelerinde.. İşte Filmin konusu, künyesi ve yapımından eğlenceli notlar pudra.com'da!

Filmden kareleri görmek için ise fotoğraf galerimizi tıklayın

Hikaye ise şöyle...

“Eat Pray Love / Ye Dua Et Sev”in baş kahramanı Liz Gilbert (Julia Roberts) bir yandan kendi gerçek iç dünyasını yeniden keşfedip, onunla tekrar bağ kurarken, bir yandan da dünyayı meraklı gözlerle gezmeyi arzu eden modern bir kadındır. Boşanmasının ardından bir yol ayrımına gelen Gilbert, işinden bir yıllığına izin alarak, karakterine hiç uymayan bir şekilde güvenli limanından çıkacak, hayatını değiştirmek için her şeyi riske atacaktır. Harikulade ve egzotik seyahatleri sırasında, İtalya’da yemek yemeğinin yalın zevkini, Hindistan’da duanın gücünü, ve son olarak, beklenmedik bir şekilde, Bali’de ise içsel huzur ile aşkın dengesini yaşar. İlham verici gerçek bir hikayeye dayanan “Eat Pray Love/Ye Dua Et Sev” insanın kendini serbest bırakıp dünyayı görmesinin gerçekten de birden fazla yolu olduğunu kanıtlıyor.

Filmin künyesi:

Filmin başrollerini Julia Roberts, James Franco, Richard Jenkins, Viola Davis, Billy Crudup ve Javier Bardem paylaşıyor. Ryan Murphy’nin yönettiği filmin yapımını Dede Gardner, yönetici yapımcılığını ise Brad Pitt, Stan Wlodkowski ve Jeremy Kleiner üstlendi. Senaryosunu Ryan Murphy ile Jennifer Salt’un kaleme aldığı “Eat Pray Love/Ye Dua Et Sev” Elizabeth Gilbert’ın kitabına dayanıyor. Filmin görüntü yönetimi ASC’den Robert Richardson, yapım tasarımı Bill Groom, kurgusu Bradley Buecker, kostüm tasarımı Michael Dennison, müziği ise Dario Marianelli’nin imzasını taşıyor. Filmin müzik amirliğini PJ Bloom gerçekleştirdi.

Filmin yapımından ilginç notlar...

Julia Roberts, Elizabeth Gilbert’ın anı kitabı “Eat Pray Love/Ye Dua Et Sev”i 2006 yılında, ilk yayımlandığında okuduktan sonra en iyi arkadaşlarından birine gönderdi. Kitabı aynı zamanda okudular ve hikayeyle aralarında hemen bir bağ kuruldu. “Herkesin bir yolculuğu, hayatlarında, kim olduklarını ve ne aradıklarını yeniden belirleme ihtiyacı duydukları bir an vardır” diyor Roberts ve ekliyor: “Liz’in yolculuğu çok özel ve çok görsel ki bunlar onu bir öykü olarak çok cazip kılıyor, ama diğer yandan da herkese uyarlanabilecek evrensel bir hikaye”.

En çok, Altın Küre ödüllü televizyon dizileri “Nip/Tuck” ve “Glee”yle tanınan filmin ortak yazarı ve yönetmeni Ryan Murphy keskin ve gerçekçi diyaloglarıyla övgü topladı. Murphy, filmin senaryosunu daha önce “Nip/Tuck”ta birlikte çalıştığı Jennifer Salt’la beraber kaleme aldı. “Ryan ve Jennifer kitaba çok saygılı bir uyarlama yaptılar” diyen Roberts, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ryan gerçekten de Liz Gilbert’la tam bir uyum içindeydi, onunla sık sık konuştu; kitaba olabildiğince sadık kalmaya çalıştılar. Bir kitabı sinemaya uyarlarken bazı şeylerin biraz farklılaşması gerekir, ama biz kitabın omurgasını, yani Liz’in kendi kendini keşfetme yolculuğunu her zaman koruduk”.



Murphy, “Kitabın güzelliği ‘Kutunuzdan çıkın’ diyor olması, ki sanırım hepimizin projede yer almak istemesinin nedeni de buydu. Bu fikir çok hoşuma gitti. Benim için çok kişiseldi çünkü seçimlerimde çok katı olabiliyorum, gün be gün aynı modeli tekrar ediyorum. Örneğin, Julia’nın Roma’da bir öğleden sonrayı yerde mükemmel bir yemek yerken geçirdiği sahneye bayıldım. Günlük hayatımda bunu düşünüyorum; küçük deneyimlerin tadını çıkarmaya çalışıyorum ve günün bir sonucu olmamasına gayret ediyorum. Bu projenin parçası olmanın kişisel düzlemde bana öğrettiği şey bu” diyor.

Fiziksel yolculuklar ile içsel yolculuk arasındaki dengeyi bulmak kitabın sinemaya uyarlanmasında kilit noktayı oluşturuyordu. Hikayede dramanın ilerlemesini sağlayan öğe Liz’in New York’tan İtalya, Hindistan ve Endonezya’ya seyahatleriydi; yapımcılar için Liz’in dünyanın dört bir yanını tek başına dolaşmakla kendi kendine meydan okuyuşunu yansıtmak önemliydi: “Yalnızsınız ve bu kolay değil” diyor Gardner ve ekliyor: “Hikayeyi sayfalardan koparıp sinemada hayat bulmasını sağlayan şey işte bu tema”. Julia Roberts anlatıyor: “Liz filmin başında biraz çöküntü içinde ama bunun nedeninden emin değil. O bir gezgin; her zaman seyahat etmiş. Dolayısıyla, çantalarını toplamak onun için içgüdü gibi bir şey. Yaptığı şeyi herkesin yapamayacağı aşikar, ama aslında konu bu değil. Filmde onun dünyayı gezişini izlemek eğlenceli olsa da hikayenin özünde kendi kendini sınaması ve hayattan ne beklediğini çözmeye çalışması yer alıyor”.

Filmden kareleri görmek için ise fotoğraf galerimizi tıklayın

Roberts Roma’da gerçek Elizabeth Gilbert’la tanışma fırsatı buldu. Aktris bu konuda şunları aktarıyor: “Ryan’ın onunla ön yapım sırasında teması oldu ama ben onu canlandırırken içgüdülerimle hareket etmenin, onunla tanıştığım an itibariyle çekimlerin epeyce bir bölümünü geride bırakmış olmamın önemli olduğunu düşündüm. O çok ama çok tatlı biri; harika bir konuşma şekli ve çok özel bir tarzı var. Ben onu taklit etmek istemedim. Çok güzel bir insan”.



Çekimlere New York’ta başlandı. Burada Liz’in uzaklara gitme ihtiyacı duymasının nedenleri, biri eski kocası Stephen diğeri sevgilisi David olmak üzere, iki erkekle yaşadığı ilişkiler doğrultusunda irdelenip netleştirildi.İtalya ise, özellikle de Roma, Liz Gilbert’ın ruhunun beslenmeye başladığı yerdir. Yemek yemenin, arkadaşlarıyla felsefe yapmanın ve “dolce far niente”nin (hiçbir şey yapmamanın tatlılığı) yalın zevkine varmak için hayatına bir ara verir. Eğer Roma, Liz’in eski hayatını geride bırakıp yalnız olmaktan mutluluk duymayı öğrendiği yerse, o zaman Hindistan da bambaşka bir dünyaya adım attığı yerdir. Hayattan keyif alabileceğini öğrenmiş olan Liz, tekrar ayaklarının yere basması gerektiğini hisseder. Gardner’ın açıkladığı gibi, Liz dolce far niente’den (hiçbir şey yapmamanın güzelliği) çok daha derin bir şey deneyimlemeye doğru ilerliyor. Liz ancak İtalya’da kendini şımartmanın keyfini ve Hindistan’da iç huzurun gücünü öğrendikten sonra Bali’nin mesajı olan dengeye hazırdır. Liz’in Bali’ye vardığında beklemediği şey yeni bir aşkla karşılaşmaktır. Hayatını tersyüz etmesi gerektiğini hissetmesinin nedenlerinden biri bir ilişkiden yeni çıkmış olmasıdır; şimdi, Bali’de, kendi başına nasıl mutlu olacağını yeni yeni öğrenmiştir.
POPÜLER GALERİLER
gelinlik modelleri pudra
mac mbfwi pioneering designersi 10
lenzing ecovero mehtap elaidi mbfwi 01
korean beauty kore guzellik sirlari
new york fashion week 26
paris fashion week pudra 12
mac mbfwi pioneering designersi 10
oleg cassini collection 2117 2