Bir kadının, ömrünün 287 gününü gardırop karşısında geçirdiğini biliyor muydunuz? Ben bu araştırmayı ilk okuduğumda sandalyeden düşecektim.
Sabah gardırobu açıp, “Giyecek bir şeyim yok!”, “Bugün ne giysem?” diye dakikalarca gardırop sana sen gardıroba bakarsın ya, bu ömürden bir sene çalıyormuş. Olacak iş değil. (Şşşt, erkekler duymasın!) İş böyle olunca kadınların kıyafet tüketme alışkanlıkları bir deneye, yani kıyafet diyetine ilham vermiş. Bunun adına da “Six Items or Less” (Altı parça ya da daha az giysi) demişler. Bu diyeti uygulamak için tek yapmanız gereken de, bir ay boyunca giyeceğiniz altı kıyafet seçmek. Aksesuar ve ayakkabı serbest!
Öncelikle, bu diyetin amacı, tam anlamıyla kıyafetlerinizle kurduğunuz ilişkiyi gözden geçirmek. Bu diyet, akla ilk geldiği şekliyle, “Alışveriş yapma, kendini tut!” demiyor; “Lüzumsuz, plansız alışveriş yapma, bilinçli ol, kıyafetlerinle olan ilişkini, tarzını anla, alışverişe öyle çık” diyor. Yani, plansız alışveriş yapan ve gardırobunu açınca giyecek bir kıyafet bulamayan, giysi seçmek için çok fazla zaman harcayanlar için bir “reçete” niteliğinde.
Kıyafet Diyetinin Faydaları
Zaman Tasarrufu: Kıyafet diyetindeyken sabahları ne giyeceğime karar vermek sadece iki saniyemi aldı. Zaten bir kıyafeti dün giymişim, geriye beş adet kıyafet kalıyor. İnanın beş kıyafet içinden seçmenin verdiği dayanılmaz hafiflik kayda değer bir şey! 30 gün 6 kıyafetle geçer mi dersiniz? Geçti! Hem de çok rahat bir şekilde geçti.
Para Durumu: Kadınların dolabında ortalama 25 kıyafet varmış. Bunlardan en az birinin etiketi de üzerinde olurmuş! (Hani alayım da bir gün giyerim diye alınanlar.) Emin olun bu doğru. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSMEK merkezlerinde dört sene boyunca toplam 20 bin kadına para yönetimi, bütçe eğitimi verdim. Kadınları her sahneye çıkardığımda sordum. Yurtdışı seminerlerimde de sordum. Geliri ne olursa olsun her kadının gardırobunda etiket ile duran bir parça VAR! Halbuki ne istediğini bilince indirimlerin, taksitlerin cazibesine kapılmıyor insan. Bana da aynen bu oldu.
Tarz Keşfi: Meğer en verimli gardırop kendi tarzınla dolu gardıropmuş. Ben de kıyafet diyetini uygulamaya başlayınca kendi tarzım olduğunu ve bunun ne olduğunu tam anlamıyla keşfettim. Bunun dışında da kıyafet alamaz oldum. Yani artık bir gardırop stratejim var. Hangi renkler, hangi şekiller, hangi kumaşlar, hangi stiller… Alışverişte onların dışındakileri görmüyorum bile. Örneğin sarı, bordo, gri bana yakışmıyor. Turuncu, yeşil, bej ise hem daha enerjik hem tenime uygun duruyor. Sizin renkleriniz nedir?
Rahatlık: Gardırobunuzu anlar ve ona göre bir plan yaparsanız, hem kolay seçersiniz hem de alışverişiniz içinize siner. Cep telefonumda gardırobumun resmini, “özgeçmiş”ini taşıyorum, ihtiyacım ya da gerçekten isteğim olmayan şeyleri es geçiyorum.
Yaratıcılık: İnsan esas zorda kalınca yaratıcı oluyor, ben bu diyette bunu bir kez daha keşfettim. Kıyafetleri kombinle kombinle giy, aksesuarlarla şenlendir… İşte sana bir sürü kombinasyon. (Matematikteki faktöriyel hesaplama formülü gibi.)
Özgüven: Bir ay boyunca altı kıyafetle dolaştığımı hiç kimse fark etmedi. Bu diyeti yapan herkes aynı şeyi söylüyor ve tek sonuç var: “Demek ki önemli olan şey giysimiz değil, duruşumuz.”
İnsan asıl değerli olanan kendi olduğunu bir kere daha anlıyor. Keşke bunu tüm parasını kıyafete harcayan güzel genç kızlarımız da anlasa.
Haydi, siz de dolabınızı açıp altı kıyafet seçin. Eşinizle, ailenizle, arkadaşlarınızla iddiaya girin. Ya da kimseye söylemeyin, sürpriz yapıp 30 gün sonunda diyetinizi onlara anlatın. Bakalım fark eden çıkacak mı? Bende devrim yarattı. Son bir sır daha vereyim, eşim dahi fark etmedi!
Egzersiz
Evinizdeki bütün odaları tek tek dolaşıp, kullanmadığınız eşyaları mutfak masasının üzerine koyun. Bunun resmini çekin. Lüzumsuz eşyalar olarak kaydedin. Ara sıra fotoğrafa bakın.
Çanta Partisi
Kız arkadaşlarınızı çağırın. Herkes bir çanta getirsin. Bir ay değiş tokuş yapın. Hevesinizi alın.
Bir de meşhur 10 saniye kuralı var. Bir ürünü görüp çok beğendiyseniz, onu elinize alın ve şu soruları sorun:
- Sen istek misin? İhtiyaç mısın?
- Evde senden kaç tane daha var?
- Seni kaç kere daha kullanacağım?
- Bütçemde sana yer var mı?
- Borçlanmaya değer misin?
İçgüdüsel bir davranışsa; bırakın.
Bütçeniz varsa ve gerçekten bir ihtiyaç ya da istekse; satın alın.
Bu yazı Özlem Denizmen'inin "Bolluk ve Bereket İçin Yer Aç" adlı kitabından alınmıştır.