Biyolojik bazlı ilk yapay kürk Stella McCartney 2020 koleksiyonunda
Kürk karşıtlığı eylemlerinden doğaya dost yapay kürklere... Stella McCartney, 2020 koleksiyonunda ilk sürdürülebilir biyolojik bazlı yapay kürke yer verdi.
Belki inanması zor ancak 170 bin yıl önce Kuzey kutbundaki dondurucu hava koşulları nedeniyle hayvan kürkü giymeye başlayan insanlardan bugüne, moda evlerinin resmi olarak gerçek kürkten vazgeçmeye başladığı tarih çok yakın; henüz 30 yılı doldurmuş değil.
Her ne kadar ilk suni kürk üretimi denemeleri 1920'lerin sonlarında başlamış olmasına rağmen, 1950'lerin ortalarına kadar başarılı sonuçlar elde edilememiş. Ancak 1950'lerde keşfedilen akrilik malzeme sayesinde daha hafif, istenen renkte suni kürk üretimi mümkün olmaya başlamış.
İlk resmi kürk karşılığı eylemi ise 27 yıl önce, 1992 yılında gerçekleşmişti. PETA (People for the Ethical Treatment of Animals / Hayvanlara Etik Muamele İçin Mücadele Edenler) aktivistleri ilk kez 1992 yılında Tokyo'da “kürk giymektense çıplak gezeriz” sloganı taşıyarak kürk fuarında eylem yapmışlar; 1 yıl sonunda ise Calvin Klein'in ofisini basan PETA'nın bu eylemi, tasarımcının koleksiyonlarında bir daha asla kürk kullanmayacağını açıklaması ile sonuçlanmıştı.
O günden bu yana PETA ve pek çok popüler kültür ikonunun çabaları ile kürk karşıtlığı daha fazla insana ulaştı, koleksiyonlarında bir daha asla kürk kullanmayacağını açıklayan moda evleri gitgide artış gösterdi. 2016 yılında Armani, 2017 yılında Gucci bir sonraki koleksiyonlarında kürk kullanmayacaklarını açıkladı. Bu açıklamaların ardından Versace, Tommy Hilfiger, Hugo Boss, Stella McCartney, Ralph Lauren ve Michael Kors gibi markalar da gerçek kürk kullanımını bıraktı.
Stella McCartney, 2019 reklam kampanyası. Fotoğraf: Johnny Dufort
Bunları neden mi anlatıyoruz... Çünkü artık yapay kürk üretimi sadece hayvanları değil, doğayı da korumayı amaçlıyor ve sürdürülebilir biyolojik bazlı yapay kürkler üretilmeye başlanıyor. Bu, şu anlama geliyor: Dünyanın biyolojik bazlı, sürdürülebilir ilk yapay kürkü sadece moda sektörüne değil; doğaya tamamen saygılı bir seçenek sunuyor.
Şimdi konu ile ilgili haberimize geldi sıra!
Sürdürülebilirliğin sınırlarını zorlamaktan heyecan duyduğunu belirten moda tasarımcısı Stella McCartney, geri dönüştürülmüş polyester malzeme ve DuPont tarafından üretilen Sorona® bitki bazlı elyaftan oluşan, ECOPEL tarafından geliştirilen dünyanın ilk sürdürülebilir biyolojik bazlı yapay kürkü KOBA® Fur-Free Fur'u 2020 koleksiyonuna aldı.
Stella McCartney'in koleksiyonunun özel bir parçası olan bu yapay kürkün yüzde 37’si bitki bazlı DuPont™ Sorona® ürününden oluşuyor. Bu özelliği sayesinde, yüzde 30'a kadar daha az enerji harcıyor ve geleneksel sentetiklere göre yüzde 63'e kadar daha az sera gazı üretiyor. Diğer taraftan KOBA® Fur-Free Fur yumuşak, çok yönlü ve uzun ömürlü kürk alternatifi sunarken, geri dönüştürülüp yeniden kullanılabiliyor.
Koleksiyonunda yer alan bu ürünün moda severler ve dünya için daha etik bir seçenek sunduğunun altını çizen Stella McCartney, kullandıkları bu yeni teknoloji için şu açıklamalarda bulundu: "Çevre dostu, biyolojik bazlı KOBA® Fur-Free Fur için inanılmaz derecede heyecanlıyım. Bu malzemeler, modanın hayvansal ürünlerden bağımsız olması yolunda atılan büyük adım ve modanın geleceğidir”.
DuPont Biyomalzemeler Global Pazarlama Direktörü Renee Henze, “Stella McCartney, giderek artan bir şekilde hayvan kürkü kullanımından uzaklaşan sektöre öncülük etti. KOBA® Fur-Free Fur ile biyolojik bazlı malzemelerin kullanımının tekstil ve moda endüstrisinde daha da fazla kullanım ve kabul görmesini umuyoruz” diye konuştu.
ECOPEL CEO'su Christopher Sarfati ise “Stella McCartney ile birkaç yıldır çalışıyoruz ve değerlerinden açıkça etkilendik. Kürk için hayvan dostu alternatifler sunmakla gurur duyuyor ve aynı zamanda suni kürk oluşturmak için yeni yollar tasarlarken daha az sera gazı üretmeyi hedefliyoruz. Geri dönüşümden biyolojik bazlı ürünlere kadar daha sürdürülebilir malzemelere geçişi destekliyoruz” dedi.
Umuyoruz ki bu tür çalışmalar artar ve markalar teknolojinin getirdiği bu imkanlardan yararlanarak kendi koleksiyonlarında da bu tür çalışmaların izini takip eder.