Aslında Sinasos’la bu kadar ilgilenmemin bir diğer nedeni de rehberlik dışında orada bulunan Kapadokya Meslek Yüksekokulu’nun Şarap Üretim Teknolojisi Bölümü’nde ders veriyor olmamdı sanırım. Sinasos tarihi denince merakımı en çok cezbeden de 19. Yüzyılda kasaba halkının önemli bir bölümünün İstanbul’da balıkçılık ve havyarcılık yapmış olmasıydı. Normal koşullarda denizle hiçbir ilgisi olmayan bu halkın nasıl olup da balık tüccarı olduğuna şaşmamak elde değildi. Doğrusu merak içindeydim ve hemen araştırmaya koyuldum.
Çıraklıktan patronluğa Sinasos’lular
Hikayeye göre 1800’lerin başında tüm Kapadokya ‘da olduğu gibi bir Rum köyü olan Sinasos’ta da ciddi bir nüfus artışı yaşanır ve pek çok genç işsizlikten ne yapacaklarını bilemezler. Bölgeyi bilenler bilir, toprak da toprak değil ki işlensin. Gençler de aynen şimdi olduğu gibi soluğu İstanbul’da alırlar. Günlerce kalıp iş aradıktan sonra tam da ümitleri yitirip dönme hazırlığı yaptıkları sırada o zaman da şimdiki gibi Kumkapı’da olan balık halinin önünden geçerken içeri girip oradaki tüm dükkanların sahibi olan Sakız Adalı Rumlara başvururlar. Birinin gerçekten ihtiyacı vardır ve Kapadokyalı gençler kendilerini bir balıkçı dükkanında çalışırken bulurlar. O kadar iyi çalışırlar ki diğer dükkan sahipleri özenir ve kendileri gibi arkadaşları varsa kasabalarına haber salmalarını isterler. Uzatmayalım birden bire tüm patronlar Sakızlı, çalışanlar ise Sinasos’lu olur. Derken 1822’de Sakız Adası’nda Osmanlı’ya isyan patlak verir ve dükkan sahipleri bu durumda tası tarağı toplayıp aileleriyle birlikte adaya giderler, bir daha da İstanbul’a geri dönemezler. Sinasoslular böylece çırak olarak girdikleri dükkanların sahibi olurlar. Önümüzdeki haftalarda Kapadokya konusunda bu kasabanın öyküsünü detaylı olarak yazacağım.
19. yüzyıl adanın üstüne öyle gelmiş ki sormayın gitsin. İlk olarak Osmanlı ile yapılan savaş sonucu ölen onbinler ve ada nüfusunun neredeyse sıfırlanması vurmuş Sakız’ı. Neyse ki bu hüzün verici olay Chios'luların bugün Türklere bakışını değiştirmemiş, Sakız halkı Türkleri ebedi bir komşu olarak görmüş. Daha sonra 1881 depremi adayı fena halde hırpalamış ve pek çok yapı yıkılmış. 1913 yılında, Balkan Savaşı sonrasında Ada, Yunanistan’a geçmiş.
Sakız Adası doğumlu isimler
Ada konusunda yazı yazmak için araştırma yaptığımda ilginç kişiliklerin Sakız Adası doğumlu olduğunu gördüm. Bunlardan ilki ünlü Yunan sanatçı ve politikacı Mikis Teodorakis. Annesi Çeşmeli bir Rum olan Mikis Teodorakis 1925 yılında Sakız Adası'nda doğmuş. Dolayısıyla Sakız’ın dağlık, virajlı yollarında otomobil ile turlarken yapılacak en anlamlı şeylerden biri Teodorakis’in kulaklarımıza çok da aşina olan müziklerini dinlemek olmalı. Bundan başka şahsen benim gençliğimin en renkli politikacılarından, rahmetli Özal ile sık sık kapışan, Amerikalı eşini boşayıp kendinden çok daha genç bir hostesle evlenen Yunan politikasının haşarı çocuğu, eski başbakan Andreas Papandreu yine Sakız Adası doğumlu. Neyse ki oğlu Yorgos büyük olasılıkla annesine çekmiş ki onun zamanında Türk-Yunan barışı sağlandı.
Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne Sakızlı bir soy
Ne var ki bütün Sakızlılar içinde bizim tarihimiz açısından en ilginç kişilik Sadrazam İbrahim Edhem Paşa. Kendisi aslında adanın bir köyünde bir Rum ailenin çocuğu olarak 1810’lu yılların sonunda dünyaya geliyor. Ada nüfusunun büyük bölümünün ölümüyle sonuçlanan Sakız isyanının Osmanlı ordusu tarafından bastırılması sonucu anne ve babalarını yitiren pek çok çocuk gibi ortada kalıyor ve söylentiye göre kendisinin çocuğu olmayan ama 10 kadar çocuğu evlat edinen, daha sonra sadrazam olacak olan Hüsrev Paşa tarafından evlatlık alınıyor ve İstanbul’da büyütülüyor. Kendisine İbrahim Edhem adı verilen bu çocuk 1830’larda Osmanlı’nın modernleşme projesi kapsamında Fransa’ya eğitim gönderilen dört çocuktan biri seçiliyor. ‘İbrahim Edhem Fransa’da ünlü kimyacı Louis Pasteur’le aynı sınıfta okuyor, onunla birincilik için yarışıyor ve onu geçiyor. Birincilik diplomasını da imparator 3. Napolyon’dan alıyor’. (1) Yıllar geçiyor ve Sakız Adalı Yunanlı çocuk 2. Abdülhamit döneminin sadrazamı oluyor.
Ailenin öyküsü bununla da bitmiyor. İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu kim biliyor musunuz? Büyük Osmanlı aydını, ressam, müzeci, arkeolog Osman Hamdi Bey’in ta kendisi. Türk Resim Tarihi’nin en önemli eseri ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ni yapan, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ni kuran, orada sergilenen İskender Lahti Lübnan’da bulunduğunda onu Londra’ya kaçırmak isteyen İngilizlere kafa tutup ‘bu lahti ancak benim cesedimi çiğneyerek götürebilirsiniz’ deyip onu İstanbul’a getiren kahramanın ta kendisi. Peki ya onun oğlu? O da Türkiye Cumhuriyet Tarihinin ilk mimarlarından, İstanbul’daki pek çok yapının mimarı Sedad Hakkı Eldem. Ne aile değil mi? Neler çıkmış Sakız Adası toprağından?
Chios yani Sakız konusunda yazdığım her iki yazının da pek ada rehberi niteliğinde olmadığının farkındayım ama zaten gezilecek görülecek yerleri anlatan güzel pek çok yazı var. Onların yerine adayı özel kılan olaylardan ve kişilerden söz ettim. Eğer Ege Adaları içinde soylu olan biri varsa o da Sakız olmalıdır diye düşünüyorum.
Murat Yankı
Murat Yankı 'Sakız kokulu ada: Sakız Adası' isimli ilk yazısında efsane aşıklardan ve sakızın keşfinden bahsetmişti.
*Açık Gazete –Doğa Taşlardan’ın makalesinden alıntı