ÜÇ İMPARATORLUĞUN BAŞKENTİ: İSTANBUL
İstanbul, Sarayburnu ile Edirnekapı arasındaki yedi tepeye kurulmuş ve tarih boyunca bir dünya kenti olarak milyonları cezbetmiş. Tarihi şehir bugün paha biçilmez hazineleri gizliyor. Ben olsam, İstanbul'la yarenlik ederken, her gün ayrı bir tepeyi fethederim. Birinci tepede Topkapı'nın avlularında kaybolur, hazine dairesinde büyülenir, sonra da Sultanahmet Camii'nde mimar Sedefkar Mehmet Ağa'yla sohbet eder, ona yarattığı şaheserin sırlarını sorarım. At Meydanı'nda hayal gücümü kullanır, Bizans'ın Fenerbahçe ve Galatasaray'ı olan Yeşiller ve Maviler arasındaki karşılaşmaları seyrederim. Ardından Kapalıçarşı'daki onlarca sokağı arşınlar, kafelerinde soluklanır, Sahaflar'daki kitaplarda geçmişin izlerini ararım.
Üçüncü tepedeki Süleymaniye soluğumu keser, "Bu benim kalfalık dönemime ait" diyen Mimar Sinan'ın mütevazılığına şapka çıkartır, Vefa’ya doğru ilerlerim. Son günlerini yaşayan ahşap evlerin birbirlerine omuz vermelerine tanıklık eder, kaybolan bir devre ağıt yakarım. Konstantiniyye'nin kurucusu Konstantin'in mezarının da olduğu On iki Havari Kilisesi’nin yerindeki Fatih Camii'nde oturur, 1453'ün 29 Mayıs'ını düşlerim.