Atatürk, kendi giyimi dışında toplumsal giyim anlayışına olan kattıklarıyla da inanılmaz bir liderdi. 1925 yılında gerçekleştirdiği şapka ve kıyafet devrimiyle Türk toplumu ve kadınların çağdaş giyim şekline kavuşmasına destek verdi, yaşam tarzı bakımından uygar milletlerle birlik ve beraberlik içinde olduğunu gösterdi.
Vücuduna oturan ceketleri, jilet gibi duran pantolonları, mendil, şapka ve baston gibi aksesuarları son derece usta bir şekilde kullanan Atatürk, muazzam bir moda bilgisine sahipti.
Atatürk, lacivert rengini pek sevmezdi. Lacivert renkte elbisesi yok denecek kadar azdı. Tercih ettiği renkler mavi, beyaz ve siyah ağırlıktaydı. Çoğunlukla siyah renkte giyinen Atatürk'ü bazı fotoğraflarında ceketinin yakasını kaldırdığını, bazılarında ise pardösüsünü sadece omuzlarına atarak şıklığı yakaladığını görüyoruz. Kıyafetleri için kumaşları genellikle yurtdışından getirtiyordu.
Terzilik eğitimi almış bir grup girişimci ve Atatürk'ün terzisi olan Levon Kordonciyan Sümerbank'ı kurarak, Atatürk'ün istediği kumaşları yurtiçinde de üretmeye başlamışlardı.
Giydiği çeşitli model ve renkteki kıyafetler ile davet ettiği özel isimlere bir nevi mesaj veriyordu. Örneğin İran Kralı’na verdiği yemekli bir davet sırasında frak giymiş, koruma ve garsonlarının da giymesini istemişti. Çünkü frak giymek devletin sahibi olmak anlamına geliyordu. Atatürk ise herkese frak giydirerek "bu devletin sahibi yalnız ben değil, hepimiziz" mesajını veriyordu.
Güçlü duruşunu tamamlayan kıyafetleri her fotoğrafında kendini gösteriyordu. Hemen hemen her kıyafetinde gömlek ve kravatıyla uyumlu mendili cebinden hiç eksik olmuyor ve beyaz fötr şapkasıyla bir bakanı bir daha baktırıyordu.
