1.Hafta sonları dinlenmek mi? O da nedir?
Çocuklar sizi özlemiş, hafta içi el atamadığınız işler birikmiş, dip boyanız-manikürünüz gelmiş, çocuğunuzun arkadaşlarıyla illa ki bir etkinliği, bir de kursu var ve akşama da birileri size yemeğe geliyor. Kafanızın içinde “Oynatmaya az kaldı doktorum nerde?” şarkısının dönmesinden daha normal ne olabilir. Çünkü “Uykuu, biraz uyku bütün isteğim buydu” diye bağırmak istiyorsunuz. Pek çok arkadaşımın Pazartesi günleri işe, tatile gider gibi gittiğini bilirim. En azından salim kafayla bir kahve içebildiklerinden bahsederler.
Peki çözüm? Nasıl telefonunuzun şarjı bitiyor, bizim de bir şarjımız var. Haftada en azından birkaç saati kendinize ayırmazsanız, tahammülsüz, sinirli, kırıcı olmanız kaçınılmaz. Sonrasında duygusal patlamaların arkasından yaşayacağınız suçluluk da cabası. Bu nedenle, eşinize, ailenize, çocuklarınıza haftada en azından 3-4 saati kendinize ayıracağınızı ilan edin. Herkes bilsin ki, bu saatler “Anne Saati”. Kahve için boş boş tavana bile baksanız enerjinizin yerine geldiğiniz göreceksiniz. Daha fazla seçenek için Kendinize Vakit Ayırın başlıklı yazıya göz atabilirsiniz.
2.Diş çıkarma, nezle ve grip sezonları
Uykusuz ve daha kötüsü çocuğunuzun sağlığı için endişelenerek geçirdiğiniz geceler. Sonrasında aynı saatte işte olma zorunluluğu, yerine getirilmesi gereken sorumluluklar ve belki anlayışsız bir patron. Kalbiniz bir kuş gibi, “Nasıl oldu acaba?”, “Ateşi düştü mü?” gibi sorular kafanızda dönüyor. Baba ya da yakın aileden biri de çocuğun yanında olamayacak durumda. Hastalığın en kötü olduğu dönemde, yöneticiniz iyi biriyse size izin verecektir. Eğer halden anlamaz bir taş kalpliyse, yıllık izninizden kullanıp evde olmak en iyisi. Zaten ruhunuz ve aklınız hali hazırda evde.
3. Hafta içine denk gelen sınıf etkinlikleri
Anne-çocuk etkinliği, portfolyo sunumu, resim sergisi derken özellikle dönem sonlarına doğru trafik karışıyor. Zaten patron nezdinde tüm hakkınızı grip döneminde harcamış bulunuyorsunuz. Ve bu etkinlikler patronun umurunda bile olmayabiliyor. Ya gidemezseniz? Biliyorsunuz ki, tüm ebeveynler oradayken yavrunuz orada boynu bükük halde kalacak. Kalp kırıcı değil mi? Yapılacak en iyi şey, konu üzerine duygularınızı açıkça ortak bir platformda sınıf öğretmeni ve okul yönetimiyle paylaşmak ve diğer çalışan anneleri de bunu yapmaya teşvik etmek. Denendi onaylandı. Sınıfımızdan bir veli halini herkese öyle güzel, öyle içten anlatan bir mesaj attı ki, gerçekten fark yarattı.
4.Yaz döneminde geç başlayan yaz okulları
Yetkililer farkında mı? Yaz döneminde anneler işlerine birkaç saat geç gitme hakkına sahip değiller. Peki neden o zaman yaz okulları geç başlıyor? Bunun yanıtı yok. Bir ara peşine düştüm bu sorunun ama somut bir cevaba ulaşmak imkansız. Hem de bizim okul müdürünün (haliyle) çalışan bir kadın olmasına rağmen. Yapılacak en iyi şey, çocuklarını aynı yaz okuluna gönderen annelerin WhatsApp ya da ortak mail grubu üzerinden organize olarak yönetime baskı yapmaları. Hatta toplanıp, yetkili kişiyi ziyaret ederek durumu konuşmaları.
5. Sabahları birlikte evden çıkma ve “HADİ!” sorunsalı
O sabah toplantınız var ama yavrunuz karşınızda gözündeki çapakları ovuşturuyor. Her şeye mızırdanıyor, pantolonunu ters giymiş, çantası hazır değil, okuldan nefret ettiğini söylüyor ve yetişmek için ışık hızında hareket etmeniz gerekiyor. 10 dakikaya kaç “Hadi!” sığar?
Çözüme gelince; derin nefes alın ve kendinizi akışa bırakın. Yapabileceğiniz pek bir şey yok, en azından o gün okulda sevdiği bir ders ya da arkadaşından ya da hafta sonu gideceğiniz sinema gibi pozitif şeylerden bahsederek hızlı olmaya motive etmeye çalışın. Ve altın kural, geceden hazırlanabilecek ne varsa hazırlayın, bugünün işini yarına bırakmayın. Pudra.com’un çocuğunuzun okula geç kalmaması için verdiği diğer önerilere de göz atmanızda fayda var.
6. Bu çocuk nasıl erken yatacak?
Aslında beşinci maddeyle birebir ilgili bir konu bu. Uykusunu alan çocuk daha uyumlu ve huzurlu oluyor. Sabah hazırlanma kabusu sona eriyor. “Dediğiniz iyi hoş da çocuk ter ter tepiniyor, yatağa girmiyor” diyorsanız sizi hemen “Çocuğunuzun uyku problemine son verin” yazısına alalım.
Bunu çocuğunuzun sağlığı ve kendi mutluluğunuz için başarmak zorundasınız! Çocuğunuzun erken yatması, kendinize ayırabileceğiniz birkaç saat demek çünkü. Gerçi kanıta gerek yok ama çocukları erken yatan annelerin daha mutlu olduğu bilimsel olarak da kanıtlandı.
7. Rutin ve 'ben neden yaşıyorum?' sarmalına girmek
Yat, kalk, iş, yat, kalk, iş… Her gün aynı şeyleri yapmak bir noktada insanın yaratıcılığını, hevesini, enerjisini alıp götürüyor. Bu sarmaldan kurtulmanın tek yolu, kendinize vakit ayırmanız ve bunun için kısa kaçamaklar yaratmanız. Her gün öğle yemeğini aynı yerde yemek yerine bir öğlen Boğaz’a inmek, bir hafta sonu çocukları bırakıp kısa ama güzel bir tatil yapmak, bir dostunuzla buluştuğunuz akşam yemeği gibi…
8. Mesai dışında gelen patron telefonu ya da iş gezileri
Eve gelmişsiniz, çocuğunuzla baş başa günümüz deyimiyle “kaliteli zaman” geçiriyorsunuz. Telefonu bir elinize alıyorsunuz ki patronunuz 3 kere aramış, 3 tane "Neredesin?" mesajı atmış. Abartı değil, gerçekten oluyor. Etekleriniz zil çalarak arıyorsunuz, sizi entipüften bir işi hatırlatmak için aramış, size ulaşamadıkça sinirlenmiş.
Fransa’da birkaç gün önce mesai dışında yöneticilerin çalışanlarına e-mail ya da mesaj atmasının yasaklandığını biliyor musunuz? Evet etraf anlayışsız hatta psikopat yönetici dolu. Ama sınırlarınızı çizmenizin bir yolunu bulmalısınız. Yoksa daralan taraf hep siz olacaksınız. Bunu yapmak için strateji belirlemelisiniz, mentor mu bulursunuz yaşam koçu mu ama bunu kendi mutluluğunuz için yapmak zorundasınız. Dilerseniz bir de “Zor insanlarla başa çıkma" haberimize göz atabilirsiniz.
9. İş yerindeyken çocuğunuzun okulundan gelen telefonlar
Bir toplantının ortasındasınız ve o da ne telefon titreşiyor ve arayan çocuğunuzun okulu. Yürek çarpıntısı, yükselen tansiyon. Düştü mü? Hastalandı mı? Yapacak hiçbir şey yok. Derin bir nefes alıp telefonu açmaktan başka. Zaten büyük ihtimalle bir ödeme ya da gündelik bir konu hakkında aranıyorsunuzdur.
10. Çalışmayan annelerin ne kadar yorulduklarını dinlemek
Çok sevdiğiniz arkadaşınız, oturmuş karşınıza nasıl da işlerin hiç bitmediğinden ve nasıl da yorulduğundan yakınıp duruyor. “E ama sen çalışmıyorsun bile!”, demek geçiyorsa içinizden demeyin. Her iki tarafın da haz ve yüklerini deneyimlemiş biri olarak, hepsinin kendine göre zorlukları var demek istiyorum. Ev işi gerçekten de dünyanın en nankör işi. Meşhur Yunan söylencesindeki kral Sisifos gibi, dev bir kayayı dağın tepesine her gün çıkarmaya ve ertesi gün aşağı yuvarlanan kayayı tekrar tepeye taşımaya mahkum edilmek gibi düşünülebilir. O bulaşık yığını her gün bir dağa dönüşüyor çünkü. Çalışan kadınlar yaptıkları işin karşılığında, en azından maaş ve bazen de takdir alırlar. İnanın evde çalışan kadınlarda bunlar nadiren oluyor ve en az çalışan kadınlar kadar yoruluyorlar.
İrem Almaç Yüce
Konuyla ilgili diğer yazılarımız
Çalışan annelere 5 öneri
Çocuğunuza, kendinize, eşinize ve işinize dengeli bir şekilde vakit ayırmak için neler yapmalı?
Okul nasıl geçti? sorusuna alternatif 50 soru
Çocuğunuza "Okul nasıl geçti?" diye sorduğunuzda aynı yanıtları almaktan sıkıldıysanız, bu soruları sormayı deneyin. Çocuğunuz sizi cevapsız bırakamayacak.
Çalışan annelerin suçluluk duyguları
Çalışan anneleri en çok zorlayan sahnelerden biri sabahları ‘işe gitme’ çocuktan ayrılma zamanının geldiği anlardır. Peki anneler bu suçluluk duygularını nasıl aşabilirler?
Bilimsel çalışmalar çocuğunu erken yatıran annelerin daha mutlu olduğunu gösteriyor.
Çocuğunuza ne kadar ilgi göstermelisiniz?
Çocuğunuzun zorlanacağını düşünerek her şeyi onun adına yapmak doğru mu? Anne baba olarak kendinizi çocuğunuza adamanız gerekir mi? Çocukla ilgilenirken unutulmaması gerekenler bu yazıda.