Benjamin P. Hardy Inc.com'daki yazısı
Gününüzün ilk 3 saati verimlilik açısından en önemli saatler. Klasik 09:00-17:00 çalışma saatleri ise verimli çalışabilmeniz için aslında iyi bir aralık değil. İşlerin çoğu fiziksel güce dayalıyken bu düzen mantıklıydı, fakat günümüzde zihnin ön planda olduğu işlerin çoğaldığını düşünürsek bu çalışma aralığında verim sağlayamadağımız bir gerçek.
İnsanların işyerlerindeki vasat performansları, uyarıcılara bağımlılıkları, sorumluluk almaktan kaçmaları ve birçoğunun işlerinden nefret etmeleri belirlenen çalışma saatlerinin verimli olmamasından kaynaklanıyor. Bu gerçeği gözler önüne seren tonlarca bilimsel veri var.
Sekiz saatlik iş günü miti
Dünyadaki en verimli çalışma sistemine sahip ülkelerde, klasik sekiz saatlik iş günü sistemi kullanılmıyor. Bu ülkelerde çalışma saatleri tahmin ettiğinizden çok daha az. Mesela, Lüksemburg’ta insanlar haftada otuz saat çalışıyor. Üstelik, haftada beş gün yaklaşık altı saat çalışarak, çok daha uzun saatler çalışan insanlardan fazla kazanıyorlar. Üstelik bu bahsettiklerimiz, Lüksemburg'da yaşayan ortalama verim sağlayan insanlar. Peki, süper verimli insanlar ne alemde?
Gary Vaynerchuck, haftada yirmi saat çalıştığını iddia etse de, benim tanıdığım “çok başarılı” insanlar günde genelde üç ile altı saat arasında çalışıyor. Aslında bu, hayatınızda neyi elde etmek istediğinizle ilgili. Gary Vaynerchuck New York Jets’in sahibi olmaya çalışıyor. Aynı zamanda, görüldüğü üzere, ailesiyle fazla zaman geçirmek gibi bir isteği de yok. Bu onun için bir sorun değil, o öncelikleri konusunda net. Siz de kendi öncelikleriniz konusunda net olmalısınız. Çoğu insan gibi, sevdiğiniz işi yaparak çok kazanırken, kendinize de ayıracak vaktinizin kalmasını istemeniz çok normal. Eğer hayaliniz buysa, bu yazı tam size göre.
Ben genellikle günde üç ile beş saat arası çalışıyorum. Dersim olduğu günlerde beş saate yakın oluyor bu süre. Dersim olmadığı günlerde ise üç ile dört arasında değişiyor.
Kalite mi, miktar mı?
“Her neredeyseniz, orada olduğunuzdan emin olun.” – Dan Sullivan
Eğer siz de çoğu insan gibiyseniz iş gününüz, yavaş tempolu çalışma, sosyal medya ve e-maillerin sebep olduğu devamlı dikkat dağınıklığının bir karışımından oluşuyordur. Çoğu insanın mesaisi kendi performansının tepe noktasında olmaz. Bu insanlar çalışırken rahat bir şekilde çalışırlar, çünkü o işi yapmaları için çok zamanları vardır. “Meşgul” olmaktan ziyade “Sonuç odaklı” olursanız ancak kendinizi %100 işinize verirsiniz, diğer zamanlarda ise kendinizi işten tamamen soyutlarsınız. Araştırmalara göre, yaptığınız egzersizlerden en iyi sonucu alabilmeniz için uzun egzersiz programları yerine daha kısa fakat daha yoğun bir program tercih etmeniz ve bunu da kaliteli bir dinlenme ve toparlanma süreci ile takip etmeniz gerekir.
Konsept basit: Yoğun aktivite ve sonrasında yüksek kaliteli bir dinlenme ve toparlanma süreci. Büyümenin çoğu aslında toparlanma sürecinde gelir. Fakat, gerçek anlamda kendinizi toparlayıp o büyümeyi elde edebilmek için çalışırken kendinizi bitkinlik noktasına kadar zorlamanız gerekiyor.
Aynı konsept iş için de geçerli. En iyi iş kısa ve yoğun seanslarda çıkar. Kısa derken bir ile üç saati söylemiyorum. Fakat bu, yoğun bir çalışma olmalı, dikkat dağıtıcılardan arındırılmış bir seans, tıpkı yoğun ve molasız bir egzersiz programı gibi. İlginç bir şekilde çıkardığınız en iyi iş siz dinlenip kendinizi toparlarken ortaya çıkar.
Yapılan bir araştırmada katılanların sadece %16’sı işte çalışırırken yaratıcı fikirlerin geldiğini belirtiyorlar. Fikirler genellikle evde, ulaşım sırasında veya iş dışı, dinlendirici aktiviteler sırasında geliyor. Samsung Yarı-İletkenleri Genel Başkan Yardımcısı Scott Birnbaum, “Çoğu yaratıcı fikir siz monitörünüzün başında otururken gelmeyecektir” diyor.
Bunun nedeni basit. Direkt olarak bir görev üzerinde çalışırken, aklınız sıkıca o probleme kilitlenmiştir. Buna karşın, dinlenirken aklınız rahatça fikirden fikre gezer. Araç kullanırken veya başka bir iş dışı aktivite yaparken, etrafınızdaki binalar veya manzara gibi uyarıcı çevresel faktörler bilinçaltınızı anılarla ve diğer düşüncelerle doldurur. Aklınız, farklı konulardaki fikirler ve zaman içerisinde dolaşırken, çözmeye çalıştığınız problem hakkında bağlantılar kurar. Yaratıcılık, sonuçta, beynin değişik noktaları arasında bağlantılar kurmaktır. Çalışırken, çalışıyor olun. Çalışmıyorken de işi tamamen bir kenara bırakın. Aklınızı işten uzaklaştırıp dinlenirken aklınıza elinizdeki işle ilgili yaratıcı fikirler gelir.
Uyandıktan sonra ilk üç saat önemli
Psikolog Ron Friedman’a göre verimlilik için günün ilk üç saati en değerli süre. Friedman şöyle diyor: “Konstantre olarak kendimizi tamamen işimize verdiğimiz üç saat kadar bir süremiz var. Bu süre içerisinde planlama, düşünme ve konuşma olarak önemli katkılar sağlayabiliriz.”
Uyku ile başlayalım. Araştırmaların gösterdiği üzere beyin, özellikle ön beyin, uykudan hemen sonra en aktif ve yaratıcı süresinde oluyor. Bilinçaltınız uyku süresince rahatça zihinsel gezintiler yapıyor ve konular arası ve zamanlar arası bağlar kuruyor. Yani, hemen uykudan uyanınca zihniniz düşünce temelli işler yapmak için en uygun zamanında oluyor.
Başka bir düzeyde ise, irade gücü ve otokontrol biliminin teyit ettiği üzere, irade gücünüz – yani enerji seviyeleriniz—hemen uykudan sonra en güçlü seviyesinde oluyor. Gününüz ne kadar uzun olursa enerjiniz o kadar düşüyor. Başka şekilde söylememiz gerekirse, gün boyunca karar verme ve irade yorgunluğu yaşıyorsunuz. Yani, beyniniz sabah kalktığınızda en hazır halinde oluyor, enerjiniz ise en yüksek seviyesinde. Dolayısıyla, en iyi işinizi çıkarmak için en iyi zaman dilimi, uyandığınız andan itibaren ilk üç saat.
Sabahları kalkınca ilk iş olarak egzersiz yapardım. Artık yapmıyorum. Gördüm ki sabah kalkınca ilk iş olarak egzersiz yapmak enerjimi emiyor ve beni başladığımdan daha azıyla bırakıyor.
Son zamanlarda, sabah 05.00’da uyanıyorum, aracımla okuluma gidiyorum ve oradan da çalıştığım kütüphaneye yürüyorum. Aracımdan kütüphaneye yürürken 250 kalorilik bitki temelli bir protein içeceği içiyorum (yaklaşık 30 gram protein). Illinois Üniversitesi’nden emekli Profesör Donald Layman kahvaltıda en azından 30 gram protein alınması gerektiğini belirtiyor. "4-Saatlik Vücut" kitabının yazarı Tim Ferriss de uyandıktan hemen 30 dakika sonra 30 gram protein alınmasını öneriyor. Proteinden zengin besinler sizi daha uzun süre tok tutarlar çünkü mideden çıkmaları daha uzun sürer. Bununla birlikte, protein kan şekeri seviyenizi de sabit tutar, böylece açlık sırasında yaşanılan iniş çıkışlar da önlenmiş olur.
Kütüphaneye geldiğimde 05:30 civarında gün için hazır olurum. Birkaç dakikamı dualarıma ve meditasyonuma ayırırım ve bunu takiben 5-10 dakika kadar günlüğüm ile ilgilenirim. Bu günlük seansını ise zihin açıklığına ulaşmak ve önümdeki gün için odaklanmak için yapıyorum. O gün için genel hedeflerimi yazdıktan sonra, aklıma gelen şeyleri yazıyorum. Genellikle bu, irtibata geçmem gereken insanlar veya üzerinde çalıştığım proje ile ilgili aklıma gelen fikirler oluyor. Bu günlük seansını bilerek kısa ve yoğun tutuyorum. 05.45 sularında elimdeki proje üzerinde çalışmaya hazır oluyorum. Bu proje genellikle bir kitap veya makale yazmak, doktora tezim ile ilgili bir araştırma üzerinde çalışmak veya online bir ders hazırlamak gibi şeyler oluyor.
Çalışmaya bu kadar erken başlamak size çılgınca gelebilir fakat ben günün bu saatlerinde dikkat dağıtıcılardan uzak iki ile beş saat kadar yoğun bir şekilde çalışmanın ne kadar kolay olduğunu fark ettiğimde şok olmuştum. Aklım günün bu saatlerinde lazer gibi. Üstelik kahve gibi uyarıcılara da bel bağlamıyorum.
09:00-11:00 arası zihnim mola için hazır oluyor. Bu mola sırasında da egzersizimi yapıyorum. Araştırmaların gösterdiği üzere bünyenizde besin olduğunda daha iyi spor yaparsınız. Bundan dolayı, egzersiz seanslarım sabah kalktıktan hemen sonra yaptığım egzersiz seanslarına göre çok daha verimli ve şiddetli. Mükemmel bir zihinsel mola olan spor seansından sonra, eğer gerekliyse, birkaç saat daha çalışmak için iyi durumda olursunuz. Eğer egzersizden önceki üç-beş saatlik çalışma sürenizde odaklanmış ve yoğun bir şekilde çalışmayı başardıysanız muhtemelen bu ekstra saatleri çalışmanız gerekmeyecektir.
Sabahlarınızı koruyun!
Tabii ki bu düzenin birçok insana uymayacağını anlıyorum. Hepimiz kendi sınırlarımız içinde çalışmak zorundayız. Fakat, eğer en iyi sabahları çalışıyorsanız, bunu yapabilmek için bir yol bulun. Bunun için, normalde uyandığınızdan birkaç saat daha erken uyanıp öğlenleri ufak bir öğle uykusu yapmanız gerekebilir.
Bunu yapabilmek işinize gittiğiniz anda çok sıkı bir şekilde odaklanmanızı gerektirebilir. Bunun için en yaygın strateji “90-90-1 kuralı” olarak bilinir. Bu kurala göre iş gününüzün ilk 90 dakikasını önceliklerinize ayırmanız. Bunun sosyal medya hesaplarınızı veya e-mailinizi kontrol etmek olmadığından eminim.
Durumunuz ne olursa olsun, sabahlarınızı koruyun! İnsanların, toplantı gibi şeyleri sabah programlarına koymalarına şaşırıyorum, verimlilik ve yaratıcılık açısından daha kötü bir şey olamaz. Bütün toplantı ve görüşmelerinizi öğleden sonraya, öğle yemeğinden sonraya ayarlayın.
Sosyal medya hesaplarınızı ve e-mailinizi en az üç saatlik yoğun bir çalışmayı tamamlamadan kontrol etmeyin. Sabahları girdiler üzerine değil çıktılar üzerine odaklanmalısınız. Sabahlarınızı korumak demek gerçek anlamda bazı saatler arasında ulaşılamaz olmak anlamına geliyor. Sadece acil anlarda odaklanma mağaranızdan çağırılabilir olmalısınız.
Vücudunuz sağlıklıysa beyniniz daha iyi çalışır
İşin dışında yaptığınız şeyler de verimlilik açısından en az işte yaptıklarınız kadar önemli. Düzenli egzersiz yapan insanların işte daha verimli olduklarını gösteren tonlarca araştırma var. Beynimizin de vücudumuzun bir parçası olduğunu unutmamak gerek. Eğer vücudunuz sağlıklıysa beyninizin de daha iyi çalışır. En üst seviyenizde olmak istiyorsanız, hayatınıza bütünsel bir açıdan bakmanız gerekiyor. Bir sisteme sahipsiniz, bir parçayı değiştirirseniz, bütünü değiştirmiş olursunuz. Eğer hayatınızın bir alanını iyileştirirseniz hayatınızın diğer alanları da iyi bir döngü içinde iyileşir. Bunu takiben, tükettiğiniz besinler ve onları ne zaman tükettiğiniz, iş yerindeki odaklanma yeteneğinizi belirler. Uyku da verimliliğin tepe noktası için çok önemli.
Bilimadamları oyun oynamanın da verimlilik ve yaratıcılık konusunda çok önemli olduğunu bulmuşlardır. Devlet Oyun Enstitüsü kurucusu Stuart Brown, 6000’den fazla kişinin oyun hayatlarını inceledi ve sonuç olarak oyun oynamanın her şeyi –kişisel sağlıktan ilişkilere, öğrenme yeteneğinden bir firmanın yenilik yapabilme yetisine kadar– radikal düzeyde iyileştirdiğini ortaya koydu. Greg McKeown şöyle diyor: “Çok başarılı insanlar oyunun yaratıcılık için olmazsa olmaz bir unsur olduğunu belirtiyorlar.”
Brown TED konuşmasında şöyle diyor: “Oyun oynamak beyin plastisitesine, uyum sağlama yeteneğine ve yaratıcılığa yol açar… Beyni oyun kadar çalıştıran bir şey yoktur.” Oyunun kavrama ve sosyal yetenekler konusundaki yararlarının altını çizen birçok çalışma literatürde bulunabilir. Bu faydalardan bazıları şunlar;
Kavrama
- Hafıza ve odaklanma yeteneği geliştirmek
- Dil öğrenme yeteneğini geliştirmek
- Yaratıcı problem çözme yeteneğini geliştirmek
- Daha iyi matematiksel yetenekler
- Otokontrol yeteneğinin gelişmesi (ki bu yetenek motivasyon ve hedefleri ulaşma konusunun en önemli ögelerinden)
Sosyal
- Yardımlaşma
- Takım çalışması
- Sorunlarla baş etme
- Liderlik yeteneğinin gelişmesi
- Dürtü ve agresif davranışların kontrolü
Dengeli bir hayat yaşamak verimliliğin tepe noktasına ulaşmanın anahtarıdır. Tao Te Ching’de belirtildiği üzere, Yin veya Yang’dan birinin çok fazla olması uç noktalara ve elinizdeki kaynakları (zaman gibi) israf etmeye neden olur. Amaç ortada, dengede olmak.
Aynı şarkıları tekrar tekrar dinleyin
Psikolog Elizabeth Hellmuth Margulis’in “Tekrarlama: Müzik Zihinle Nasıl Oynar?” kitabında aynı şarkıları tekrarlama modunda dinlemenin odaklanmayı nasıl arttırdığını anlatıyor. Bir şarkıyı tekrarlama modunda dinlediğinizde o şarkıda çözünüyorsunuz ve bu olay zihnin başka konulara kaymasını engelliyor. (Çalışmıyorken de zihninizin konular arasında gezinmesine izin verin.)
Wordpress’in kurucularından Matt Mullenweg havaya girmek için tek bir şarkıyı tekrarlama modunda dinliyor. Ryan Holiday ve Tim Ferriss gibi birçoğu da öyle yapıyor. Bir deneyin.
Ben genellikle klasik veya elektronik müzik (bilgisayar oyunu tarzı müzik) dinliyorum. Benim işime yarayan birkaç tanesi şunlar:
- "One Moment," Michael Nyman
- "Make Love" Daft Punk
- "Tearin' It Up," Gramatik
- "Terra's Theme," Final Fantasy 3
- "Club Soda," Ghostland Observatory
- "Stop Crying Your Heart Out," Oasis
- "Give Up," Eligah Bossenbroek
- "Heart," Stars
- This cover Ellie Goulding
- "Fragile," Daft Punk
- "My Girls," Animal Collective
- "Rain," Blackmill
- "The Morning Room," Helios
- "Dive," Tycho (whole album)
- "Lick It," Kaskade & Skrillex (ICE Mix)
- "Discipleship," Teen Daze
- "Modern Driveway," Luke Abbott
- "Zoinks," Session Victim
- Teredütte kalırsanız "Rocky Balboa Theme"
Kaynak: Inc.com
Konuyla ilgili diğer yazılarımız
Haftada üç gün çalışmak en iyisi mi?
Bilim insanlarının bu dediğini keşke partonlardan da duysak: Haftada 25 saat çalışanlar maksimum verimliliğe ulaşıyor!
İşyerinde mutlu çalışmak için 15 yöntem
İşyerinde kendi içimizdeki armoni, sevgi ve mutluluğu sağlamak için neler yapabiliriz? Ünlü Zen Budist Üstad Thich Nhat Hanh'ın önerileri pudra.com'da.
Hızlı para biriktirmek için tasarruf yapmanın yolları
Para biriktirmek isteyenlere harika önerilerimiz var. Özlem Denizmen, "Bolluk Ve Bereket İçin Yer Aç" kitabında tasarruf yapmanın yollarını anlatıyor.
İş görüşmesinde stresle başa çıkmanın yolları
İş görüşmeleri çoğu insan için başlı başına bir stres kaynağı. Mülakat stresini azaltmak için bazı taktikleri kullanmak çok işe yarayabilir. İş görüşmesi stresini yenmek için neler yapabileceğiniz Pudra.com'da.