"Oksidan maddeler, biyolojik moleküller üzerinde zaman zaman hasara yol açabilen aktif bileşenler olarak tanımlanıyor. Oksidan maddelere en çok hava kirliliği, sigara dumanı ve ultraviyole ışınları yüzünden maruz kalıyoruz. Oksidanların kalp ve damar hastalıkları ile kanser gibi ciddi hastalıkları başlatabiliyor veya ilerlemelerine yol açabiliyor.
Antioksidanlar ise olumsuz olabilecek oksidasyon tepkimelerini engelleyerek, olası oksidatif hasarlara karşı savunmamızı sağlayan en önemli biyolojik silahlarımız olarak kabul ediliyor. Günlük beslenmemizde sebzeler, bitkisel yağlar, meyveler, et, tavuk ve balık ürünleri gibi birçok besin öğesinde bulunuyorlar.
Antioksidan deposu kahve
Kahve de yüksek antioksidan aktivitesine sahip olan bu gıdalar arasında en ön sıralarda yer alıyor. Antioksidan yönünden zengin gıdalar arasında kahveyle birlikte, kakao, kırmızı şarap, nar ve yeşil çay da ilk sıralarda sayılıyor.
Antioksidan açısından zengin içeceklerin barındırdığı polifenol kaynaklarına bakıldığında da kahvenin şarabın hemen ardından öne çıktığı görülüyor:
- Kırmızı şarap = 200–800 mg/kadeh
- Kahve = 150–550 mg/kupa
- Kakao = 150–200 mg/kupa
- Yeşil çay = 150–200 mg/kupa
Antioksidanların sağlığımıza faydaları
Antioksidanlar yaşlanma etkilerini hızlandıran hücre hasarına karşı korunmamıza yardımcı oluyor.
Bağışıklık sistemimizi destekliyor.
Kanserin önlenmesine yardımcı oluyor.
Kalp sağlığımızı destekliyor ve ateroskleroz, kalp krizi, felç ve diğer kardiyovasküler hastalıkların oluşumunu önlemeye yardımcı oluyor.
Antioksidanlar LDL, yani kötü huylu kolesterolü düşürürken HDL, yani iyi huylu kolesterolü yükseltiyor ve kan basıncını azaltıyor.
Kahvenin sağlık üzerindeki diğer etkileri
Kahveyle ilgili yapılan tüm bilimsel araştırmalar, 2-3 fincana tekabül eden orta düzey kahve tüketiminin zihin açıklığı ve konsantrasyonu geliştirdiğini, kısa dönem hafıza ve mantıklı düşünme üzerine olumlu etkisi olduğunu gösteriyor.
Orta düzeyde kahve tüketimi, günümüzü keyifli ve canlı bir biçimde yaşamamıza katkıda bulunuyor. Kahve, uyanmamıza, dikkatimizi toplamamıza yardımcı oluyor, bu da öğrenmemizi ve odaklanmamızı destekliyor.
Kahve ve sağlık denince akla gelen konular arasında, kadınların şikayetçi oldukları selülit sorunu da bulunuyor. Kahvenin selülit yaptığı yolundaki yaygın ve yanlış inanışa karşın, bilimsel araştırmalar kahvenin selülit nedenleri arasında yer almadığını ortaya koyuyor. Tam tersine, kahvenin yağı ayrıştıran enzimleri harekete geçirdiğini ve lenf akışını kolaylaştırdığını gösteriyor.
Gençliğini uzun yıllar korumak için anti-aging yöntemlerine başvuranlar da, kahvenin cildin yaşlanması ile savaşan antioksidanlar yönünden çok zengin olduğunu bildikleri için diyetlerinde kahveye de yer veriyorlar. Kahvenin antioksidan özelliği ve anti-aging etkisi, sağlık profesyonelleri tarafından da sık sık vurgulanıyor.
Bilimsel araştırmalar her gün orta düzeyde kahve tüketiminin sağlık üzerinde faydalı olduğunu, doğal ve güçlü bir antioksidan kaynağı olan kahvenin birçok hastalıktan korunmada bünyemizi desteklediğini kanıtlıyor."