Bazı hastalıkların, mesela kanser türleri, damar hastalıkları, nörolojik bozukluklar ve benzeri sorunların vitamin ve mineral noksanlığı ile ilgisi var ama bu “minik mucizeler”i tıbbi sorunlar dışında, “destek” olarak kullanmak biraz bilgilenmeyi gerektiriyor. Yoksa avuç dolusu paranın boşa gitmesi bir yana bedeninizin zarar görmesi bile mümkün.
İsterseniz önce şu temel bilgileri bir kenara not edelim. Vitaminin klasik tanımı şu: Bedenin normal işleyişi için çok küçük miktarları bile yeterli olabilen, bedene mutlaka lazım bazı maddeler. Bunları bedenimiz üretemiyor, sizin başka bir yerlerden temin etmeniz gerekiyor. Bu “başka yerler” ya doğal besinler ya da hazır haplar şuruplar oluyor.
E vitamini: Gözden düştü
Bir zamanlar neredeyse şehir efsanesi haline gelen, özellikle “yaşlanmayı önleyici ve cinsel gücü artırıcı” etkileri nedeniyle 50'sini geçen herkesin seyahat çantasına, ilaç kutusuna, çekmecesine giren E vitamini şimdilerde unutulmuş eski bir şöhreti andırıyor.
Kadınlar tarafından kırışıklıkları azaltmak için güzellik kremlerine karıştırılarak yüze sürülen bu yaşlı ‘playboy'un şimdi kimseler yüzüne bakmıyor! Çünkü E vitamini ile ilgili her türlü araştırma tam bir hayal kırıklığı yaratmış durumda.
Bu vitaminin kalbi güçlendirdiği, yaşlanmayı geciktirdiği, damar sertliğini önlediği, cilt kırışmasını engellediği belki hâlâ doğru ama eldeki sonuçlar bu ümitlerin öyle zannedildiği kadar gerçekçi olmadığını gösteriyor. Antioksidan etkisi nedeniyle kansere ve damar sertliğine karşı mücadele etse de eski şöhreti çoktan çizilmiş durumda. Ama yine de onu yaşa bağlı bunamayı önlemek, yaşlılıkla ilgili sorunları geciktirmek, cinsel gücü desteklemek ve hatta güzelleşmek amacıyla kullananlar var.
Benim “vitamin kürü” programlarımdan en az beş yıl önce çıkardığım E vitaminine duyulan ihtiyaç günde 15 mg'ı geçmiyor. Hele hele 50-100 mg'dan fazla almanın hiçbir anlamı yok. Ayrıca piyasada satılan E vitaminlerinin çoğunun sentetik olduğu da biliniyor. E vitaminin doğal kaynakları oldukça fazla ve ucuz. Mesela sadece çeyrek fincan ayçiçeği çekirdeği içi bile günlük ihtiyacınızı karşılayabiliyor.
Ben “destek” olarak E vitamini kullanmayı artık önermiyorum. Çok daha güçlü güvenli başka antioksidanlar var, onları tavsiye ediyorum: Mesela Koenzim Q10 veya Alfa Lipoik Asit gibi...
Betakaroten: Güçlü bir antioksidan ama...
Betakaroten destekleri için de “bir zamanlar kartaldı” demek yanlış olmaz. Topluca “karotenoidler” olarak bilinen bir grup maddenin özel bir tipi olan bu pigment çok güçlü bir antioksidan. Ama doğru olanı onun da hapla değil doğal yoldan bedene kazandırılması.
Manav ya da pazardan alacağınız sebze ve meyvelerin çoğu zaten tıka basa betakaroten içeriyor. Ayrıca destek olarak alındığı zaman da bu maddenin yeteri kadar işe yaramadığı hatta ters yönde çalışıp zarar bile verebileceği anlaşılıyor.
Ben son beş yıldır bu desteğin vitamin kürlerine eklenmesini önermiyorum, doğal yoldan kazanılanların yeterli olduğunu düşünüyorum.
Kısacası havuç, ıspanak, sarı kabak, sarı dolmalık biber yemeye devam. Ben betakaroten haplarını “listemden” çoktan çıkardım. Haftada iki bardak havuç suyu yeter diyorum!
C vitamini: Abartmayın!
Birçoğumuzun eli hâlâ soğuk algınlığının ilk belirtisinde C vitamini kutularına gidiveriyor. Bu vitaminin 500-2000 mg arasında değişen mega dozlarını kullananlar bile var. Nedeni, bu vitaminin enfeksiyon kontrolünde rol oynayabileceğini gösteren bazı kanıtlar.
Günlük C vitamini ihtiyacı 75-100 mg civarında. Sigara içiyorsanız 30-50 mg daha almanız öneriliyor. Daha fazlasını almanın ciddi bir zararı olmadığı düşünülse de günlük kullanımın 1500-2000 mg'ı geçmesi önerilmiyor. Yeteri kadar sebze-meyve yiyorsanız ihtiyacınız olan miktarı zaten kazanıyorsunuzdur. Destek olarak 2-3 aylık kürler halinde 200-500 mg C vitaminini almanızda ciddi bir mahsur yok.
Likopen: Kırmızı mucize
Likopen, muhteşem bir antioksidan. Kanserden damar sertliğine kadar işe yaramadığı alan adeta yok gibi. Özellikle prostat, kalın bağırsak ve meme kanserlerinden korunma ciddi ölçüde işe yaradığı anlaşılıyor. Domatesi hafif ısıtarak veya pişirerek yediğinizde ihtiyacınız karşılanıyor. Salça, ketçap, domates çorbası da aynı işi görüyor. Likopen zengini yiyecekler arasına karpuzu da koymayı unutmamak gerekiyor.
Kadınlar için önemli bir hatırlatma daha: Likopen cilt yaşlanmasını, özellikle güneşin ciltte yaptığı kırışmaları da yavaşlatıyor.
Likopeni destek olarak almanız da mümkün ama benim tavsiyem bu kırmızı mucizeyi de doğal kaynaklarından kazanmanız. Her gün pişmiş bir domatesi ortadan kesin, üzerine bir çay kaşığı sızma zeytinyağı ekleyip afiyetle yiyin yeterli.
Lutein: Gözün mimarı
Karotenoid adı verilen “renkli mucizeler” ailesinin içinde cilt sağlığını güçlendiren ve kırışıklıkları engelleyen Astaksantin, göz sağlığını destekleyen özellikle retina fonksiyonlarını iyileştiren Lutein ve Zeaksantin de var.
Astaksantinin en güçlü kaynaklarından biri somon ve kırmızı alabalık. Lutein ıspanakta ve pancarda bulunuyor. Ayrıca göz hekimleri son yıllarda lutein ve Zeaksantin içeren göz desteklerini de reçetelerine yazmaya başladılar. Bu besinlerin kataraktan hatta bazı kanserlerden korunmayı güçlendirebileceğini gösteren bulgular da var, aklınızda olsun. Göz doktorunuz da öneriyorsa Lutein içeren “göz destekleri”ni kullanabilirsiniz.