Haftada 4 gün fitness + kardiyo, spor öncesi L- karnitin sonrası protein günde 2.5 litre su... Her şeyden "eser" miktarda yemek... Makarnadan kork, pirince yaklaşma, zeytini unut, yumurtayı yeme, ekmekle vedalaş... Her şeyi light ye ve iç... De nereye kadar?
Çikolata yediğin gün vicdan azabından öldüğün, şarap içtiğin akşamların ertesi gününü mümkünse hatırlama, her sevdiğin şeyi yediğinde suçluluk duygusu yaşamakla geçen bir hayat…
Sonuç baskülde hep aynı. Hep o verilmesi gereken +3 kilo kabus oldu gitti başıma... Veeee her gün sesini duymadan edemediğim beslenme uzmanı arkadaşım zorla oturttu beni masanın karşısına ve başladı bana anlatmaya...
Sabah peynir, zeytin, iki dilim ekmekle bal... Yok, eğer peynir istemezsem yerine 2 YUMURTA dediği anda öyle heyecanlandım ki, kalbim yerinden fırlayacak sandım.
Şaşırdımm!!! Hayatımda ilk diyetisyenim aynı zamanda psikoloğum oldu.
Ve dedi ki ""İnsanın korkuları ile yüzleşmesi gerek, besinlerden korkma. Bu besinler yenmek için. Onları görünce yolunu çevirme. Yeter ki dengeyi sağla."
Ve simdi yeni bir yol başlıyor benim için. 40 yaşında korkmadan tadını çıkarmak istiyorum yediğim her lokmanın. Bugüne kadar tüm beslenme bilgilerimin “delete” tuşuna bastı sanki!
Yiyebilir miyim?
Ayla, aslında bir sürü insanla aynı şeyi yaşıyor. Beslenmeyi takıntı haline getirmiş o kadar çok insanla karşılaşıyorum ki... Kafede, davette duyuyorum konuşmaları ya da girdiğim ortamlarda bana soruluyor. Yediklerinden korkuyorlar.
Dün bir davetteydim. Diyetisyen olduğumu söyledikten sonra ilk sorulan soru: Şarap içebilir miyim? Daha sonra çiğ köfte ikram edildi. "Yiyebilir miyim?" diye sordular. Olduğum ortamlarda hep bana sorulur, "yiyebilir miyim?" Neden sorarlar? Onay alma ihtiyacı sanırım. Hep içlerinde yediklerinden bir korku var sanırım insanların. Benden onay alarak vicdan rahatlatmak ister gibiler.
Bu nedenle ben beslenmenin sadece bir “obezite” sorunu olduğunu düşünmüyorum. “Obezite” buzdağının sadece görünen kısmı. Bir de görünmeyen kısmı var. Şişman olmayıp ama bilgi mağduru insanların sayısı da çok. Bize hayat boyu her şeyin eğitimi verildi. Ya beslenme eğitimi? Yaşamsal olarak en önemli şey beslenmek ama hiç kimse bize bunu anlatmıyor?
Beslenmeyi öğrenmeliyiz. Herkesin öğrenmesi gereken bir konu. Bu yüzden “BESLENME OKULU” önemli.
Pes etme, ama vazgeçmeyi bil: Hedefiniz kilo vermek ve yıllardır aynı yolu deniyor ve Ayla gibi sonuç alamıyorsanız gidiş yolunuzu değiştirmenin zamanı gelmiştir. Farkında olmadan yaptığınız bir hata vardır.
Hangisi sizin için daha değerli?
İstediğiniz vücut ölçülerine sahip olmak mı, istediğiniz besini istediğiniz gibi yemek mi? Genelde bu ikisi de insanlar için değerlidir. O nedenle devamlı kendileriyle savaşırlar. Her zaman biri diğerini ele geçirir. Ama ikisi arasında anlaşma olmadığı için hangisi o an kazandıysa diğer değeri mutsuz olur.
İstediğini yediğinde daha sonra suçluluk duyar, yemezse sonrasında kendini zavallı hisseder. Özette, ne yaparsa yapsın mutsuzdur!
Kendinizi kabul edin, iki değerinizi de... Sevdiğiniz besinleri nasıl yiyebileceğinizi öğrenerek... İki değerinizi de mutlu edin! Kendinizi yiyemeyen zavallı olarak görmeyin!
Besinlerden kormayın
Gücünüzü besinlere vermeyin. Yemekler sizi seçmesin, siz onları seçin. Ben bu yemeği seçiyorum ya da seçmiyorum demelisiniz. "Yiyemiyorum" ya da "yiyemem" sizi zavallı yapar. Ama "ben bunu yemek istemiyorum" demek seçim hakkını size verir.
Besinlerden korkmayın! Besinlerin ne demek olduğunu öğrenin. 1 yumurta ne demek, 3 adet mercimekli köfte ne demek, 1 dilim fırında makarna ne demek gibi… Beslenmenin dilini öğrenin.