Reflü nasıl bir hastalık?
Sağlıklı bireylerde mide içerisindeki şiddetli asit olan sıvı içerik, kusma olmadıkça yemek borusuna geri kaçmaz. Yemek borusunun iç yüzeyini kaplayan mukoza adını verdiğimiz tabaka da aside duyarlıdır ve asit ortamdan olumsuz olarak etkilenir. Mide reflüsü olarak bilinen bu hastalık mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıyla oluşmaktadır. Mide içeriğinde bulunan asiditesi yüksek sıvının çok miktarda ve uzun süreli olarak yemek borusuna kaçması buradaki mukozanın hasar görmesine neden olur. Bu zedelenmeyi de insanlar yanma olarak hissederler.
Reflü niye oluşuyor?
Reflü çoğunlukla, bütünüyle karın boşluğu içerisinde olması gereken midenin göğüs boşluğuna fıtıklaşması nedeniyle oluşur. Göğüs boşluğu içerisinde yeralan yemek borusu diyafragmada hiyatus adını verdiğimiz özel delik içerisinden karın içine girer ve karın içinde mide ile birleşir. Yani, sağlıklı bireylerde yemek borusu göğüs boşluğu ve mide karın içerisindedir. Yemek borusunun içinden geçtiği ve bu iki yapının birleştiği alanı saran hiyatus da yemek borusu ile mide arasında bir kelepçe mekanizması oluşturur. Bu kelepçe mekanizması da reflüye engel olur. Hiyatus açıklığının genişlemesi ve o bölgedeki anatomik ilişkilerin bozulması nedeniyle midenin göğüs boşluğu içerisine fıtıklaşması mide fıtığına, bu da reflüye neden olur. Reflüyü engelleyen diğer bir mekanizma ise yemek borusu ile midenin birleştiği alanda olan fizyolojik bir kapakçık sistemi. Bu kapakçık sisteminin bozulması da reflüye neden olmakta ve mide içeriğinin yemek borusuna kaçmasını kolaylaştırmaktadır.
Asit, yemek borusuna ne gibi zararlar verir?
Yemek borusunun içini kaplayan mukoza ne safra ne de asite dayaklı bir yapıdır. Reflü nedeniyle oluşan asit teması bu tabakanın haraplanmasına, "özofajit" adını verdiğimiz ve yara oluşumuna benzetebileceğimiz bir sürecin başlamasına neden olur. Temasın sıklığı ve süresi arttıkça da yaranın ciddiyeti artmakta. Yemek borusunda yarattığı kronik hasar sonunda Barrett adını verdiğimiz ve kansere dönüşme potansiyeli olan bir hastalık da gelişebilmektedir.
Reflü ne kadar yukarı çıkarsa etkilediği yemek borusu uzunluğu o kadar artmakta. Reflü bazı kişilerde çok yüksek noktalara ulaşmakta, ses tellerini etkileyecek ve hatta asidik sıvının akciğerlere kadar kaçmasına neden olarak akciğer hasarı yaratacak boyuta ulaşmakta. Bu nedenle yemek borusu hasarı dışında ses kalitesinde bozulma ve tekrarlayan akciğer enfeksiyonlarına neden olmakta, astım benzeri tablolar yaratabilmektedir.
Reflü nasıl tedavi ediliyor?
Reflü tedavisinde en sık kullanılan iki yöntem tıbbi tedavi ve cerrahi tedavidir. Son yıllarda daha sık yapılmaya başlanan endoskopik yöntemlerin sonuçları ise tıbbi ve cerrahi tedavi kadar başarılı değildir.
Mide fıtığının reflüye eşlik ettiği hastalarda öncelikli seçenek ameliyat. Mide fıtığı olmayan hastalarda ise öncelikle tıbbi tedavi denenmeli. Tıbbi tedavi ile yakınmaları geçmeyen veya tedavinin iyi gelmesine karşın tedaviyi bıraktıktan sonra yakınmaları tekrar başlayan hastaları da ameliyat etmek gerekir.
Genç, aktif yaşamı olan ve uzun süreli ilaç kullanmayı yeğlemeyen hastalarda da ameliyatı düşünmek gerekir. Kullanılan ilaçların yan etki oluşturduğu hastalar da ameliyat planlamanın uygun olacağı diğer bir grup. Çünkü ilaç, ömür boyu kullanılması gereken bir tedavi yöntemi.
Ameliyatla tedavi edilebiliyor mu?
Cerrahi tedavi mide reflüsünün en etkin tedavi yöntemi. Yani orta ve uzun dönem sonuçları hem tıbbi hem de endoskopik tedavilerden daha iyi. Bu ameliyatlar uzun süredir minimal invazif (laparoskopik) yöntemlerle yapılabiliyor. Böylece hastanın hissedeceği konforsuzluk çok daha az, hastanede kalış süresi ve işe başlangıç süreleri çok daha kısa oluyor. Ameliyat sırasında laparoskopik olarak fıtıklaşan mide karın içerisine, orijinal yerine geri çekiliyor. Genişlemiş ve anatomisi bozulmuş hiyatus onarılıyor. Yemek borusu ile midenin birleşim alanı çevresine, değişik tekniklerle midenin kendisi sarılarak bir hokka mekanizması yaratılıyor. Böylelikle bozulan anatomi onarılıp işlemeyen koruyucu mekanizmalar yerine yeni bir yapı yaratılıyor ve hastanın reflüsü engelleniyor.
Her reflü hastası ameliyat olabilir mi?
Kuramsal olarak her reflü hastası elbette ameliyat olabilir ama esas önemli nokta hangi hastada ameliyatı tercih etmek gerektiği. Bu konuda hastanın hikayesi ve fizik muayenesi önemli. Ayrıca yapılacak endoskopi ile reflünün ciddiyetini saptamak ve eşlik eden mide fıtığı olup olmadığını anlamak da çok önemli. Bazı hastalarda 24 saatlik asit ölçümü de yapılacak tedavinin seçiminde yol gösterici olabiliyor. Hekimin ve hastanın birlikte vereceği karar ile de tedavi belirlenmiş oluyor.
Reflü cerrahisi zor bir ameliyat mı?
Bu, çok teknik, her cerrahın yapmadığı ve yapmamasını tavsiye ettiğimiz bir ameliyat. Hem laparoskopiye hakim olmak gerekiyor hem de bu bölgenin anatomik yapılarına hakim olmak gerekiyor. Ancak deneyim sahibi bir ekip tarafından gerçekleştirilirse hasta için son derece rahat bir ameliyat. Hasta, normal şartlarda ameliyatın ardından en fazla iki gün sonra taburcu ediliyor.
Ameliyattan ne kadar sonra kişi normal beslenmesine geri dönebiliyor?
Hasta, ameliyatın ertesi günü yumuşak ve sıvı ağırlıklı olmak üzere beslenmeye başlayabiliyor. Hastaların bir bölümünde ameliyattan sonra yutma güçlüğü meydana gelebiliyor ama bu kısa sürede geçiyor. Tamamen normal beslenme ise ortalama 5-7 gün arasında gerçekleşiyor. Hasta, ameliyattan sonra istediği her şeyi hatta reflüyü tetikleyen yiyecekleri de yeniden yemeye başlayabiliyor.