Sigara, çikolata, kahve, soğan, sarımsak, baharat, turşu gibi ekşi ve asitli yiyecek ve içecekler, aşırı yağlı kızartmalar, salçalı yemekler, et suyu ve poğaçalar, yemek borusundaki kapakçığı gevşeten besinler arasında.
Anadolu Sağlık Merkezi Gastroentereloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Gürsoy, ”Batı tipi beslenme arttıkça, kilolar da artıyor. Bu da reflünün görülme sıklığını yükseltiyor” diyor. Dr. Gürsoy'a göre tükürük salgısı az olan kişilerin yemek boruları tam olarak temizlenemediği için de daha fazla reflü şikayeti yaşanıyor.
Pek çok kişinin ortak sorunu olan reflünün tanı ve tedavisine ilişkin Dr. Gürsoy, şu bilgileri veriyor:
"Mide yanması, kaynama, ağıza kadar mide içeriğinin gelmesi ve ekşime gibi belirtilerle ortaya çıkan hastalık, tedavi edilmezse yemek borusunda kansere yatkınlığı artırıyor. Reflüyü ortaya çıkaran nedenlerin bir kısmı iyi bilinmekle birlikte, bazen nedenini açıklayamadığımız vakalar da olabiliyor. Bu hastalığın, çok hafif formları olabileceği gibi kanser öncülü durumları da içerebilen şiddetli formları da görülebiliyor. Hastalık geniş bir yelpazede kendini gösterebiliyor. Bu nedenle reflü hastalığını, sadece var - yok veya siyah - beyaz gibi net bir biçimde ayıramıyoruz, hastalığın gri tonları da oluyor."
Endoskopi tanının olmazsa olmazı
"Hastanın sağlık öyküsünün bilinmesi, hekime hastalıkla ilgili bilgi veriyor. Ayrıca endoskopi de tanı yöntemlerinden biri olarak kullanılıyor. Endoskopide, ucunda kamera bulunan plastik bir hortumla hastanın ağzından giriliyor. Bu hortumun ucundaki kamera sayesinde hastanın yemek borusu, midesi ve on iki parmak barsağı görüntüleniyor. Hekim, bu organları doğrudan görebildiği için tahrişi ve tahrişin derecesini daha iyi değerlendirebiliyor.
Ayrıca bu yöntemle biyopsi de yapılabiliyor. Özellikle hastalığın uzun sürdüğü durumlarda bazı doku değişiklikleri ve kansere yatkınlığı artıran komplikasyonlar ortaya çıkıyor. Endoskopi tanı koymanın yanı sıra, reflünün hasta için bir tehdit yaratıp yaratmadığı ve nasıl bir tedavi yöntemi izlenmesi gerektiği konularında da önemli bilgiler veriyor. Bu nedenle endoskopi, reflü hastalığının tanısında olmazsa olmaz yöntemlerden biri."
Reflünün şiddeti ölçülebiliyor
"Endoskopi sonucu negatif olsa bile kişide reflü olabilir. Bu yüzden reflünün şiddetini saptamak için kullanılan başka yöntemler de bulunuyor. Bunlardan biri 'Manometre.' Yemek borusu ile ucundaki kapağın basıncını ölçen Manometre, aynı zamanda kapağın gevşekliğinin derecesini saptamada da etkili oluyor."
"Reflü derecesinin ölçümünde kullanılabilen diğer bir yöntem de 24 saatlik PH metre monitorizasyonudur. PH metre denilen bir aletle, yemek borusuna kaçan asit, 24 saat boyunca monitörize edilerek bir kayıt cihazına aktarılıyor. Böylece günün hangi saat ve aktivitesi reflüye neden oluyor, ne kadar sürüyor gibi sorulara oldukça iyi yanıtlar verilebiliyor. Ölçüm sırasında belgelenen altı değişken bir araya getirilerek bu yöntemi geliştiren cerrahın adıyla anılan DeMeester değerleri veriliyor. Midedeki asidin ne kadarının yemek borusuna kaçtığı ve asidin ne kadar süre orada kaldığı ölçülüyor. Böylece kişinin hastalık derecesinde reflüsü olup olmadığı saptanıyor.
Gastroentereloji Uzmanı
Doç. Dr. Murat Gürsoy