Fobi nedir, neden kaynaklanır?
Algılanan bir tehlike veya tehdit anında hissedilen gerilim, güçlü bir kaçma veya kavga etme dürtüsü, hızlı kalp atışları, kaslarda gerginlik gibi belirtilerle yaşanan yoğun duygusal uyarılmaya korku deriz. Fobi, belli bir nesnenin, durumun veya etkinliğin yarattığı ve kişinin kendisinin de yersiz veya aşırı olarak kabul ettiği, yoğun olarak hissedilen korkudur. Aslında korku, doğası gereği tehlike anında kendisini korumaya yönelen insanoğlu açısından faydalı bir duygudur. Öte yandan, fobiler kişiyi tehlike altındayken korusa bile günlük hayatını olumsuz yönde etkiler. Fobik durumu yaşamamak için kişi ortamdan hızlıca kaçmak ve uzaklaşmak ister. Fobik durumla karşılaştığında belirgin bir rahatsızlık hissi, kalp çarpıntısı, baş dönmesi, ağız kuruluğu, terleme, yutkunma, öleceğini düşünme gibi fizyolojik belirtiler gösterir.
Her insanın hissettiği korku ve yaşadığı fobik durum, nesne ya da olay çeşitlilik gösterse de aslında iç dinamikler açısından birbirlerine benzer. Eğer kişi temelde kontrol kaybı hissediyorsa, ölüm düşünceleri yoğun olarak varsa kısacası çeşitli içsel sıkıntılar yaşıyorsa kişi bu duygularını dışa vurur ve bu olumsuz duygularını bir nesneye yöneltir. İçsel sıkıntıların dışa vurulmasının yanında bazen gerçekte yaşanmış sorunlar da fobilere neden olabilir. Örneğin uçağı düşme tehlikesi geçirmiş biri, bu tehlikeyi ne kadar iyi atlattığına odaklanamayıp korkusunu her uçak lafını duyduğunda ya da uçak gördüğünde kontrol edilemez bir şekilde yaşayabilir. Travmatik bir deneyime maruz kalmak veya birinin maruz kaldığını görmek de fobinin doğuşuna sebep olabilir. Örneğin, çocukken bir yakınının asansörde kaldığını gören biri asansör fobisi geliştirebilir.
Korku ile fobi arasındaki farklar neler?
Korku hayatta kalmamıza yardımcı olan bir duygudur. Örneğin uçurumun kenarına yaklaşmamak bizi aşağıya düşmekten korur. Fobi ise, bir şeye karşı duyulan korkunun yoğun olarak hissedilmesi ve bireyin yaşamını olumsuz yönde etkilemesi halidir. Kısacası fobiler, kişinin korkularının kronikleşmesi veya kendisinin de aşırı ve yoğun olarak kabul ettiği mantıkdışı korkudur.
Fobisi olan biri neler yaşar, hayatı nasıl etkilenir?
Fobilerin insanın hayatını olumsuz yönde etkilediğini söyleyebiliriz. Fobisi olan kişi hayatını bu fobiden uzak organize etmeye çalışır. Bazen bunu yapmak mümkün olmayabilir ama kişi tüm koşulları zorlar; hatta aslında gerçekdışı bir korkuya dayanan fobisi nedeniyle belki de kendisini gerçek bir tehlikeye atar. Örneğin uçak fobisi olan biri mutlaka uçağa binmesinin gerektiği ve bunun daha güvenli olacağı bir seyahate çıkmak zorunda kaldığında bile alternatif ve sağlıksız yollara yönelebilir. Ya da bir nesneye karşı fobi geliştiren kişi o nesneyle birden yüzleştiğinde yoğun korku ve kaçma isteğiyle aniden yola fırlamak gibi tehlikeli bir harekette bulunabilir. Kısacası bazı fobilerle yaşamak günlük yaşam kalitesini düşürür. Hatta kişinin başkalarıyla ilişkilerini de olumsuz yönde etkileyebilir.
En sık görülen fobiler neler?
Fobileri üç grupta ele alabiliriz: sosyal fobi, agorafobi, özgül fobi. Sosyal fobi, sosyal ortamlarda başkaları tarafından incelendiğinin düşünülmesi ve performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme veya küçük düşme korkusunun yaşanmasıdır. Kişi bu korkuyu yaşamamak için bu tür sosyal ortamlara girmekten kaçınır.
Fobiler arasında sık görülen agorafobi ise eskiden yalnızca açık alan korkusu olarak bilinirdi ama şimdi çok daha geniş bir anlama sahip. Yalnız başına kalmaktan, yalnız sokağa çıkmaktan, kalabalık yerlere girmekten duyulan korkular da agorafobi olarak sayılır. Çoğu agorafobinin temelinde panik nöbetleri bulunur; hasta panik nöbetleri geçireceği korkusuyla yalnız başına sokağa çıkamaz, kalabalığa giremez.
Özgül fobiler ise belirli nesneler veya durumlar karşısında duyulan anormal korkudur ve bu açıdan agorafobi ve sosyal fobilerden ayrılır. Bu özgül durumlar ve nesneler ortada olmadığı, kişi bunlardan uzak kaldığı sürece herhangi bir rahatsızlık belirtisi görülmez ve kişinin hayatı etkilenmez. Sadece fobi nesnesi veya durumuyla yüz yüze gelince panik derecesinde korku ortaya çıkar. Kişi bu nesne veya durumların nerede bulunabileceğini daha önceden inceler ve kendisini sıkıntıdan korumaya çalışır.
Fobiler korkunun ortaya çıktığı uyarana göre üçe ayrılıyor. Nesne fobileri; böcek, kelebek, köpek, sivri uçlu eşyalar vb. Durum fobileri; kapalı yer, açık yer, asansör, yüksek yer vb. İşlev fobileri; altına kaçırma, gaz kaçırma, terleme, yüz kızarması vb.
Fobilerimizden nasıl kurtulabiliriz?
Özgül fobilerin tedavisi mümkün ve başarı oranı yüksektir. Fobilerin tedavisinde ilaç tedavisinin rolü çok azdır. Hatta kimi zaman ilaçların zararlı olduğunu görürüz. Örneğin, fobisini yenmek için uçağa binmeden sakinleştirici almak, yolculuğun iyi geçmesine yardımcı olabilir fakat bağımlılık yapabilir. Bu yüzden, fobilerin tedavisinde en yaygın yöntem terapidir. Psikanaliz, bilişsel ve davranışçı terapi teknikleri fobilerin üstesinden gelmekte başarılıdır. Alıştırma adı verilen yöntem en yaygın kullanılan davranışçı tekniktir. Bireysel veya grup halinde uygulanabilir. Bu teknikte kişinin korktuğu durumun ayrıntılı bir analizi yapıldıktan sonra korkulan durumla gitgide artan derecede karşılaşması sağlanır. Başlangıçta sıkıntı ve korku verici olan bu işlem, kişi korkulan ortamda yeterince kalabilirse alışmayla ve korkunun azalmasıyla sonuçlanır. Alıştırmanın mümkün olduğunca gerçek nesne veya ortamda yapılması uygundur. Ancak bu her zaman mümkün olmayabilir. Örneğin uçak fobisi gibi alıştırma yapmanın zor olduğu durumlarda hastanın bu korkuyla hayalinde karşılaşması sağlanabilir ve bu da gerçeği kadar yararlı olabilir.
Korku anne ve babadan çocuğa geçebilir, yani öğretilebilir. Mesela yılan görünce korkan çocuk korkmayan bir anne veya başka bir yetişkini model alıp korkusuzluğu öğrenebilir. Ya da diş hekimine gitme ve diş çekme oyunu oynayan çocuklar diş hekiminde daha az korku yaşarlar. Özgül fobilerin birçoğu çocukluk ve ergenlikte başlar. Bu korkuların hepsi erişkinliğe kadar sürmez, ancak çocukken fobisi olan kişinin erişkinlikte fobi geliştirme riskinin yüksek olduğu bilindiği için anne babalara önemli rol düşer. Anne-babaların çocuklarına hem korkusuz erişkin modeli olmaları hem de korkularının üzerine gitme konusunda onları cesaretlendirmeleri yararlı olacaktır. Öte yandan, olumlu ve olumsuz duygular insan içindir. Yaşanması hoş olan duygular gibi yaşanması hoş olmayan duygularımızı da kabul etmek ve onları birer renk olarak görmek bizleri ruhsal anlamda zenginleştirir. Çocuklarımızı yetiştirirken veya ilişkilerimizde “üzülme, ağlama, korkma, kızma” gibi söylemler yerine “üzüldüğünü anlıyorum” gibi cümleler karşımızdakini rahatlatır. Ve unutulmamalı ki, korkularımızı gidermek için çabalamak, korkuların üstesinden gelmek bizleri ruhsal anlamda olgunlaştırır. Bunların tamamıyla üstesinden gelmek içinse psikoterapilerin büyük rolü olduğu birçok araştırma tarafından kanıtlanmıştır.