Güvensiz kişilerin, kendilerine ilişkin duyguları başkalarına ve onlardan alacakları onaya bağlıdır. Başarılı değil başarısız olmayı bekler ve o korkuyla, risk almaktan kaçınırlar. Kendilerine düşük değer biçerler, kendilerine söylenen olumlu sözleri görmezden gelir ya da dikkate almazlar.
Oysa, kendine güveni olan kişiler, kendi yeteneklerine güvendiklerinden, diğerlerinin onayına bağlı kalmazlar. Kendilerini kabul etme eğilimindedirler, bunun için istemedikleri şeyleri yapmak zorunda olduklarını düşünmez, haklarına başkalarının haklarına tecavüz etmeden sahip çıkarlar.
Kendine güven nasıl oluşur?
Kendine güvenin gelişimini etkileyen pek çok etken olmakla birlikte, özellikle çocukluk döneminin ilk yıllarında anne-baba tutumları insanın kendisi hakkındaki duygularının oluşumunda son derece önemlidir. Anne-babadan biri ya da her ikisi, aşırı derecede eleştirel ve yüksek beklentili ise ya da aşırı korumacı ve bağımsızlığı engelleyiciyse, çocuklar kendilerinin yeteneksiz, yetersiz ve değersiz olduğuna inanabilir. Oysa anne-babalar çocuklarının girişimlerini destekler, gelişimlerini alkışlar, hata yaptıkları zamanlarda doğrusunu bulmalarına yardımcı olurken, onları sevmeye ve kabul etmeye devam ederlerse çocuklar da kendilerini kabul etmeyi, sevmeyi ve güvenmeyi öğrenebilirler.
Kendine güven eksikliği, mutlaka yetenekten yoksun olunduğu anlamına gelmez. Bu eksiklik, diğer insanların, özellikle ana-babanın, çevre ve toplumun gerçek dışı beklenti ile ölçütlerine fazla yoğunlaşmanın bir sonucudur. Bu noktada kendine güvensizliğin hiç bir şekilde değişmeyeceğini düşünmek de son derece yanlış olur.
Kendinize güvenmek için bu düşünceleri hayatınızdan çıkarın
Dış etkilere karşı korunmak için insanlar bazı gerçekdışı düşünceler geliştirirler. Bunların bazıları yapıcı, bazıları ise yıkıcıdır. Kendine güveni olumsuz etkileyen bir kaç düşünce şekli ve onların gerçekçi seçenekleri şu şekilde sıralanabilir:
“Herkesin sevgisini ve onayını kazanmalıyım.”
Bu mükemmeliyetçi, ulaşılamaz bir hedeftir ve kişinin değerini tamamen başkalarının onayına bırakır, adeta başkalarına bağımlı gibi yaşamayı getirir. Oysa ki kişisel değer ve ölçütler geliştirmek daha olumludur.
“Tüm önemli alanlarda yetenekli, yeterli ve başarılı olmalıyım.”
Bu da mükemmeliyetçi, ulaşılamaz bir hedeftir ve kişisel değerimizi başarıyla ölçmeye dayanır. Oysa başarı doyurucu olabilse de sizi daha değerli kılmaz. Değerli olma, her insanın doğuştan sahip olduğu bir özelliktir.
“Bugünkü bütün duygu ve davranışlarımı geçmişim belirler.”
Güven duygusunun çocukluk döneminde dış etkilerden daha fazla zarar görebildiği doğrudur, ancak yaşınız ilerledikçe bu etkilerin neler olduğuna ilişkin bir bilinç ve bakış açısı kazanabilir ve yaşamınız üzerinde ne gibi etkilere izin vereceğinize siz karar verebilirsiniz. Geçmişteki olayların gölgesinde umutsuzca yaşamak zorunda değilsiniz.
Ya hep ya hiççilik
Kişi her şeyi tam ve mükemmel yapmayı bekler, bu nedenle ya tamamen ondan vazgeçer ya da sürekli kendisini kötü hisseder. Oysa ‘bir her şeyi tam olarak yapmak’ fikrinin kendisi ne kadar doğrudur? Örneğin; “Çok iyi yapamadığımda, tamamen başarısızım.”
Genellemek
Karamsar bir bakış açısıyla her köşe başında pusuya yatmış bir felaketle karşılaşmayı bekler. Bir şeyin sonucunu ve değerini tek bir davranış ya da göstergeye bağlar. Örneğin; “Biyoloji sınavında düşük aldım, asla tıbba giremeyeceğim.”
Etiketlemek
Etiketlemek, kişiyi tek bir davranışla ya da özellikle yargılamak anlamına gelen, suçluluk duygusu getiren, basit bir süreçtir. Örneğin; “Hep kaybediyorum, ama bu benim hatam.”
Olumsuza seçici dikkat
İyi olan hiçbir şey, kötüler kadar önemsenmezler. Önemsiz bir eleştiri, sıradan yapılmış bir yorum, olumsuz bir ayrıntı bütün gerçeği gölgeler. İltifatlar göz ardı edilir. Örneğin; “Bir turda beş satranç oyununu kazandım, ancak sonuncuyu kaybedince moralim çok bozuldu.”
Duyguların doğruluğunu sınamadan kabullenmek
Olumsuz bir duyguya insan başkalarının etkisinde kalarak kapılabilir ve bu gerçekleri yansıtmadığı halde öyleymiş gibi algılanır. Örneğin; “Kendimi çirkin buluyorum, böyle hissettiğime göre, demek ki öyleyim.”
“-meli, -malı” cümleleriyle düşünmek
“-meli, -malı” ile biten cümleler genelde mükemmeliyetçi özelliğe işaret eder ve kişilerin kendi istek ya da arzularından çok başkalarının beklentilerini yansıtır. Gerekliliklere takılır. Örneğin; “Üniversiteye gelen herkesin bir meslek planı olmalı. Benim olmadığına göre, bende bir sorun var.”
Kendine güveni geliştirmenin yolları
Kişi bilinçli bir seçim ve çabayla olumsuz deneyimlerini olumluya çevirebilir.
İyi yanlarınızı görün
Yapabildiklerinizi göz ardı etmeyin, yapamadıklarınızda da gösterdiğiniz emek ve çabayı takdir edin. İşe yapabildiklerinizle başlamak, kaçınılmaz olabilen sınırlarınızı kabulde size yardımcı olacaktır.
İçsel değerlendirme yapın
Kendinizi değerlendirdiğiniz kendi iç değer ve ölçütleriniz olsun, gelişmenizi onlarla kıyaslayın. Başkalarıyla olan rekabetin sonucuna ya da toplumun genel geçer beklentilerine bağımlı kalmayın. Başkalarını da dinleyin ancak onların fikirlerini doğrudan kabul etmek yerine değerlendirmeyi öğrenin. Hiçbir konuda tek ve mutlak doğrular olmadığını sık sık kendinize hatırlatın. Başkalarının söylediklerinden çok kendi geliştirdiğiniz olumlu sesinize kulak verin
İçsel konuşmalarınız olsun
Kendi kendiyle içsel bir ses geliştirin ve onu kendinizi zararlı etkilere karşı korumada kullanın. Olumsuz düşüncelere kapılırken kendinize “dur” deyin ve daha mantıklı karşıt düşünceler, seçenekler geliştirin.
Risk alın
Yeni deneyimleri, kazanıp kaybedilecek sınavlar olarak değil, bir şeyler öğrenmek için birer fırsat olarak görün. Böylece zorlayıcı yaşantılarda kendinizi yıpratmak yerine geliştirebilirsiniz.