Pek çok kişinin hayatını etkileyen kanser, teşhis koyulduğunda hastalarda çaresizlik ve belirsizlik duyguları uyandıran, suçluluk ve kaygı uyandıran kronik bir hastalık olarak algılanıyor. 4 Şubat Dünya Kanser gününde herkesi bilinçli olmaya davet eden Psikolog Ceren Yağcı Köseoğlu, kanserle mücadelede umut dolu, pozitif bir tutumun çok önemli olduğunun altını çiziyor. Kanser hastalarının aile ve yakınlarına bu noktada büyük görev düşüyor.
Hastaya karşı açık olmak gerekiyor
Kişiye kanser teşhisi konulmasıyla birlikte hastayla paylaşma şekli de büyük önem taşıyor. Hastalar teşhisi öğrendiği andan itibaren genellikle hastalıklarını inkar etmek davranışları sergiliyor ve gerçeği kabul etmek istememelerinden dolayı bir direnç geliştirme eğilimi gösteriyor. Psikolog Ceren Yağcı Köseoğlu, bu noktada doktorların hastaya tedavi süreci, yaşayacağı evreler ve yapılacak olan tıbbi müdahaleleri açık bir şekilde ifade etmeleri ve kişinin hastalığı kabul etme sürecini beklemeleri gerektiğini söylüyor. Hasta, hastalığı hakkında neden kendisinin bu durumu yaşadığıyla ilgili duygulara bağlı olarak, öfkesini çevresindeki kişilere doğrudan gösterebiliyor. Bu durum kişinin içinde yaşadığı öfke, çaresizlik, ölüm ve baş edemeyeceğine dair korkulardan kaynaklanıyor.
Tedavinin başlaması ve ilerlemesi ile birlikte, kanserin sınırlayıcı etkileri ile hastaların maddi ve manevi olarak kayıp ve yas duygusu yaşamaya başlayabileceğini söyleyen Psikolog Ceren Yağcı Köseoğlu;
“Hastalar umutsuzluk, çaresizlik duygusuna düşerek, başkalarına yük olma duygusu geliştirebiliyor. Kişinin yaşadığı hastalık ile baş edip edemeyeceği ve içinde bulunduğu durumun belirsiz olması, psikolojik olarak kişinin yorulmasına sebep oluyor. Tedavi sürecinde hastanın geçirmekte olduğu ameliyat, kemoterapi ve kullanılan ilaçların yan etkileri, kişiyi tedavi hakkında umutsuzluğa düşürebiliyor ve hastalığı hakkında gerçekçi olmayan fikirler edinmesini sağlayabiliyor. Kanser hastalarının ailelerinin ve yakın çevrelerinin bu noktada hastaya destek olması gerekiyor.” diyor.
Psikolog Ceren Yağcı Köseoğlu, hasta aileleri ve yakınları için şu önerilerde bulunuyor:
1) Hastaların kanser ile bahşedemeyecekleri düşüncesinin bu durumu yaşayan herkeste olduğunu ifade etmeleri ve ona inandıklarını, her koşulda yanında olduklarını hissettirmeleri gerekiyor.
2) Hastaya acıyarak bakmamaları, hastadan herhangi bir şey saklamamaları, hastalığı ile ilgili her ayrıntıyı hasta ile paylaşmaları gerekiyor. Hasta yakınlarının hastaya karşı tutum ve davranışların yapay olmamasına özen gösterilmesi büyük önem taşıyor.
3) Hastaların yaşadığı her duyguyu ifade etmeleri sağlanmalı. Çünkü bu süreçte hasta kendini ve duygularını gizleme ve içinde yaşama eğilimi gösteriyor.
4) Hastalığı, hastanın hayatının merkezinden olabildiğince uzaklaştırmak ve hastayı mutlu edebilecek, kendisine iyi gelecek kişiler ile bir araya getirmeye özen gösterilmeli. Bu kanseri yenmiş kişiler ve oluşturduğu gruplar olabilir.
5) Hastanın yaşadığı ortamda sürekli hastalığının konuşulmaması gerekiyor. Kişinin umut etmesini, pozitif düşünmesini destekleyecek ve yardımda bulunacak tutum ve davranış sergilenmeli. Hastayı iyi gelecek aktivitelere yönlendirerek cesaret verilmeli.