Sinirsel kolitin birçok nedeni olabilir ama en önemlisi “stres” ve onun yarattığı “mutsuzluk” halidir. Belki de, ruhsal mutsuzluğun bağırsaklardaki yansıması olduğun için hastalığa mutsuz bağırsak sendromu deniyor! İsterseniz onu en çok bilinen ismiyle sinirsel kolit olarak tanımaya çalışalım.
Bu soruna mükemmeliyetçi, hassas, kırılgan kişilerde üzüntü, kızgınlık ya da öfkesini dışavurmak yerine gizleyenlerde, her konuda ince eleyip sık dokuyan, olur olmaz şeyleri ciddiye alan, kafasına takan, kısacası kılı kırk yaranlarda daha sık rastlanıyor. Bu kişilerde herhangi bir bunalma, sıkılma, çatışma, aşırı bir ruhsal yük, heyecanlanma, korku, endişe ya da telaş kolit ataklarına yol açıyor.
İki tip var
Sinirsel kolitin iki tipi var: Biri kabızlık diğeri ishalle seyrediyor. Aslında buna bir üçüncü tipi de eklemek lazım: Bu tipte kabızlık ve ishal atakları birbiriniz izliyor.
En sık görülen: Kabızlık sorununun ön planda olduğu tip. Bu hastalarda kabızlığın en karakteristik özelliği zor ve küçük parçalar halinde dışkılama sorunu oluyor. İshal ataklarının ön planda olduğu hastalarda ise özellikle yemeklerden hemen sonra ya da duygu durum bozukluğuna yol açan panikleri hemen takiben ortaya çıkan diyare atakları var.
Bu ataklar bazen o kadar sık tekrarlıyor ki hastalar işe gidemez, okuluna devam edemez hatta sokağa bile çıkamaz hale gelebiliyor.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi bazı hastalarda kabızlık ve diyare durumu birbirini izler. Kabızlığın kadınlarda, ishalin erkeklerde daha sık görüldüğü biliniyor.
Belirtileri çok tipik
Sinirsel kolitin en tipik iki işaret birdenbire ortaya çıkan karın ağrıları ve karın şişliği, şişkinliğidir. Karın ağrılarını mutsuz bir haberin korku, heyecan ve üzüntü uyarılarının, stres nöbetlerinin, korku ve endişelerin tetiklemesi çok tipiktir.
Ağrı karında yaygındır ama özellikle karnın alt bölümlerinde başlaması ve önce bütün karna zamanla da bele yayılması beklenir.
Ağrıyı hemen takiben karın şişmeye, gerilmeye başlar. Gaz sorunu can sıkıcı boyutlara varabilir. Bazen kemer delikleri üç beş derece genişletilmek, fermuarlar gevşetilmek zorunda kalınır.
Kolite arkadaş hastalıklar!
Sinirsel kolit hastalarının çoğunda sinir sisteminde başka sorunlar da vardır. Mesela reflüye, gastrite, ülsere sık rastlanır. Biraz dikkatli incelendiğinde hastaların çoğunda panik atak, depresyon, akut anksiyete gibi psikolojik bozukluklar yine ruhsal durumla ilişkili olan tansiyon fırlamaları, çarpıntı ataklarının olduğu anlaşılır.
Birçok hasta bir türlü tedavi ettiremediği geğirme probleminden, yutma güçlüğüne, hava açlığı, kaşıntı gibi sinirsel kaynaklı sorunlarından yakınır.
Kolit hastası ne yapmalı?
Bütün bu gürültülü tabloya can sıkıcı belirtilere rağmen sinirsel kolit tehlikeli bir hastalık değildir. Ömrünüzü bir saniye bile kısaltmaz ama hayatınızın kalitesini ciddi ölçüde bozar. Çünkü sorun biraz ruhsal yapılanmanız biraz da aşırı hassaslığınızla ilişkilidir. Zaten müracaat ettiğiniz doktor da yapacağı incelemelerde ne kan analizleri ne de radyolojik ve/veya kolonoskopide herhangi bir sorununuzun olmadığını size belirtecektir.
Hastalığın belirli bir nedeni olmadığı için başarılı bir tedavisi de maalesef yoktur. Zemindeki ruhsal hassasiyet değiştirilemediği sürece- değiştirilmesi pek mümkün değildir- bu ataklar zaman zaman tekrarlayacaktır. Sizin yapabileceğiniz en etkili yaklaşım biraz daha rahat olmaya, hoşgörülü davranmaya, görmezden gelmeye çalışmaya, düzeltemeyeceğiniz sorunları kafanıza takmamaya çalışmak olmalıdır.
Stres yönetimi hakkında bilgi edinmeniz ve bunları da uygulamaya geçirmeniz faydalı olabilir. Beslenmenizi de düzenlemek zorundasınız. Mesela kabızlık sorunu için posa bırakan yiyeceklere ağırlık vermeli, kepekten veya kepekli ekmek kepekli bulgur gibi yiyeceklerden yararlanmayı düşünmelisiniz.
Bağırsak içindeki probiyotik bakterileri artırmanın da faydalı olabileceğini gösteren bulgular var. Ağrılı dönemlerde bağırsak kaslarını gevşeten herhangi bir ilaç kullanılabilir ama bu ilaçların neler olacağını ve nasıl kullanılacağına doktorunuz karar vermelidir. Eğe ruhsal bir sorununuz varsa tedavi edilmesi gerektiğini de unutmayın.
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu