Leknes “Ancak, daha kötüsünün başa gelmemesi durumunda, acıdan keyif alınmasının görülmesi ise pek de beklenen bir durum değildi” diye ekliyor.
Leknes ve arkadaşları insanların acı algısının ne olduğunu görmek için 16 katılımcıyı, kollarına farklı derecede sıcaklık ve dolayısı ile acı veren bir cihaza başladı. Bu işlem sırasında araştırmacılar MRI yardımı ile katılımcıların beyin faaliyetlerini gözlemledi.
İlk durumda, katılımcılara düşük acı uyarıcıları -sıcak bir bardak kahveyi tutmanın verdiği derecede- gönderildi ya da hiç acı hissettirilmedi.
İkinci durumda, katılımcılar orta ya da yüksek derecede acıya maruz bırakıldı. Katılımcılar ekrandan bir sonraki aşamada ne türden bir acı ile karşı karşıya kalacaklarını görebiliyorlardı.
İlk durumda katılımcılar orta şiddetteki acıyı nahoş olarak nitelendirdi. Ama ilginç bir şekilde, ikinci durumda ise, yani alternatifin daha şiddetli bir acı olduğu durumda, katılımcılar orta derecede acıyı “hoş” olarak değerlendirdi. İkinci durumda, orta derecede acı uyarımı esnasında, ilk duruma kıyasla, katılımcıların beyinlerinin acı bölgesi (beyin sapı) daha az, acının giderilmesi ve haz ile ilintili ön lopların orta bölgesi daha fazla faaliyet ve daha çok gösterdi.
Leknes “Bunun olası bir açıklaması şudur; denekler kendilerine en kötüsüne hazırlamıştı ama acının korktukları kadar şiddetli olmayacağını anladıklarında bir rahatlama hissettiler. Bir başka ifade ile, rahatlama hissi, acı gibi olumsuz bir deneyimi rahatlatıcı hatta keyif alınan bir duyguya dönüştürecek kadar güçlü olabilir” diyor.
Elde edilen sonuçlar neden bazı insanların acı biberi ya da can yakan cinsel bir deneyimi keyifli bulduğu konusuna ışık tutabilir.