Tedaviler ise gelişen teknoloji sayesinde artık çok daha kansız ve ağrısız gerçekleşiyor. Estetikte doğallığı savunan ünlü diş hekimi, Estetik Diş Hekimleri Derneği Onursal Başkanı Dr. Galip Gürel “ağzı darmaduman” etmek yerine ufak tefek rötuşlarla güzel bir gülüş elde etmekten yana.
“Estetik diş hekimliği” kavramı giderek yaygınlaşıyor...
Evet. Bir araştırmaya göre kimse 3-5 saniyeden fazla göz göze kalamıyor. Tabii ki o kişiye âşık değilseniz. Normalde gözlerden sonra hemen ağza ve dişlere bakılıyor. “Estetik diş hekimliği” dediğiniz zaman bunun içine sadece diş beyazlatma değil, tel takmaktan implantlara, kanal tedavilerinden çene cerrahisine kadar pek çok branş giriyor. Hastaya en güzel gülüş dizaynını vermemiz gerekiyor. Ayrıca önemli olan, size diş estetiği yaparken kendi dişlerinizden ne kadar ödün vereceğiniz. Dişinizin 3’te 2’sini de keserek bu şıklığı sağlayabilirim, dişinizi hiç kesmeden de. Amacımız minimal sağlıklı doku kaybıyla maksimum estetiği yakalamak.
Diş estetiğinde neler yapılıyor?
İlk başta çılgınlık halinde hastalar bembeyaz, parlayan, kocaman porselen dişler istiyordu. Artık daha doğala dönüş var. Biraz daha koyu renkte dişleri de bakımlı ve taze gösterebilirsiniz. Hastalarımızın tedavisine başlamadan önce onlara üç boyutlu bir gülüş maketi yapıyoruz. Mesela uzun diş ya da fırlak diş isteyenler oluyor. Diş renginde dolgu malzemesini tek tek hastanın dişlerinin üzerine koyup şekillendirerek üç boyutlu bir maket oluşturuyoruz. Maket sayesinde de istediği modelin kendisinde nasıl duracağını başından görüyor.
Angelina Jolie gibi diş isteyenler var mı?
Çok oluyor. Artistlerin resimleriyle gelenler oluyor. Onları bilgilendiriyoruz. Diş estetiği sadece dişle alakalı bir iş değil çünkü. Diş, diş etleri, dudaklar, yüzünüz her şey önemli. Bu nedenle bir başkasının dişleri size yakışmayabilir.
Bu işin modası var mı? Bir dönem “taşlı” dişler gözdeydi...
Dişine pırlanta taktırmak yanlış bir uygulama değil ama bana güzel gelmiyor, yapmıyorum. Bir dönem tavşan dişler, uzun dişler, büyük dişler çok isteniyordu. Artık insanlar daha kalıcı isteklerle geliyorlar. Doğal dişlere sahip pek çok artistin dişlerinde mesela mutlak bir simetri yoktur. Farklılıklar vardır. İnsanı çekici kılan da bu zaten.
“İnci gibi dişlere son” mu yani?
Ben inci gibi dizilmiş dişlere hep karşıydım. Çok itici. Oysa bunu yapmak çok kolay. Hastalarıma bunu söylediğimde çok şaşırıyorlar. Ama doğal uyumsuzlukları maketimizin üzerinde görünce hoşlarına gidebiliyor. Estetikte doğru olan sadece dişlerin boyutlarında, formunda, renginde, yüzeyinde ufak rötüşlar yapmak.
Ne gibi yöntemler kullanıyorsunuz?
Son üç yıldır lazer kullanımı arttı. Eskiden dikişli, kanamalı, ağrılı olabilecek operasyonları artık dikişsiz, kanamasız yapabiliyoruz. Ayrıca implantların yüzeyleri değişti, kemiğe uyumu, kemikte tutunmaları arttı. Porselenlerin renkleri daha doğal. Işık kırılmasının daha doğal olduğu, doğal görüntü veren malzemeler var artık. İğne yapmadan ağızdaki bölgeyi uyuşturan kremler de gelişti. Porseleni dişin üstüne yapıştırıyoruz, dişi porselenle kaplıyoruz mesela. Bu yöntemde dişleri hemen hemen hiç kesmiyoruz. Bu kaplama ise iyi bakıldığında en az 15-20 yıl gider. Dişin arkasından takılan ya da şeffaf tellerin kullanımı da yaygınlaştı. Ayrıca mikroskop kullanımı arttı.
Altın diş isteyen kalmamıştır herhalde...
Aslında en sağlam, en vücutla uyumlu olan altın malzemesi. 25 yıl önce yaptığım altın dişler, altın dolgular hâlâ hastalarımın ağzında sorunsuz duruyor. Ama tabii ki neredeyse hiç olmuyor artık böyle bir istek.
Bade Gürleyen, Milliyet