Küçük kız çocuklarda kendini yaşından büyük, kadınsı gösterme merakı nereden geliyor?
Küçük çocuklar yaklaşık 3 yaş civarında kendi cinsiyetlerinin farkına varırlar. Sonrasında kendi hemcins ebeveynleriyle rekabet eder, 1,5-2 yıllık bir dönemin sonunda hemcins ebeveynleriyle özdeşim kurarlar. Bu dönem cinsiyet rollerini benimsemekle sonuçlanır. Cinsiyetin (yani kadın ya da erkek olmak) değil, nasıl bir kadın ve nasıl bir erkek olunacağının öğrenilmesi sürecidir aslında. Bu öğrenme süreci anne babanın kişilikleri, kendi cinsiyet kimlikleriyle barışık olup olmadıkları, kendilerini toplumda ve ilişki içinde nasıl konumlandırdıkları ile ilişkili bir durum.Tüm bunlarla etkileşim içinde olan bir diğer faktör de cinsiyet rollerine toplumsal bakıştır. Yani toplumsal olarak bir kadının ya da bir erkeğin nasıl tanımlandığı, hangi özelliklerin uygun, hangilerinin uygunsuz bulunduğudur. Bu toplumsal kabul ve yargılar toplumdan topluma ve içinde yaşanan zamana göre değişiyor. Örneğin, Batı Avrupa’da bazı ülkelerde kadınların ağda yapmadan havuza, denize girmeleri normal karşılanırken, bizim toplumumuzda kadınların değil sokakta ya da deniz kıyısında, kendi evlerinde bile “tüylü” gezmeleri garipsenir, hatta bazılarınca iğrenç bulunuyor.
3-5,5 yaşları arasında ödipal dönem olarak tanımlanan hemcins ebeveyniyle rekabet döneminde küçük kız çocuklarında kendini yaşından büyük ve kadınsı gösterme merakı oluyor ve bu doğaldır. Bu yaşta bir kızın sürekli elbise ve etek giydiği, topuklu ayakkabılara merak saldığı, annesinin makyaj malzemelerini kullanmak istediği uzunca dönemler olur. Bu durumu annesine özenme, onun gibi olma hatta annesini geçme isteğiyle açıklayabiliriz.
Ancak bu konuda asıl risk grubu ergenler. Ergenlik üç dönemden oluşuyor: Ön ergenlik, ergenlik ve geç ergenlik. Çocuklarda erken ergenlik son yıllarda 8 -10 yaşlarına kadar geriledi. Geç ergenlik ise 26 yaşına kadar devam ediyor. Ergenlik karşı cinsle ilişkilerin öğrenilmeye başlandığı, gencin kendisini karşısındakinin gözünden görerek yeniden tanımladığı bir dönem. Bu süreçte aileden çok akranlar, sevgililer ve öğretmenler, müzik gruplarının solistleri, sanatçılar gibi özdeşim figürleri büyük önem taşır. Çocuk/genç kendisini bu figürlerle kıyaslar ve onlarda beğendiği özellikleri alır, kendisinde beğenmediği özellikleri eler ve bırakır. Kendi dış görünüşü konusunda ileri derecede hassas olan ergen için reklamlarda, filmlerde, dizilerde beğendiği, onlar gibi olmak istediği kişilerin dış görünüşü önemli olur.
Kadın vücudunun nesneleştirildiği bir çağda yaşıyoruz. Makyaj malzemeleri de bu sektörün önemli bir parçası. Çocukların bir an önce büyüyüp birer tüketiciye dönüşmeleri isteniyor. Televizyonlarda, reklamlarda devamlı bakımlı, makyajlı, güzel, ince kadınların gösterilmesi, beden imgesi konusunda tereddütlü ve hassas olan ergenleri “mış gibi” yapmaya zorluyor. Makyaj içerikli bilgisayar oyunları çocukların ve ergenlerin özenmesine ve daha da kötüsü bilinçaltında güzellik ve sevilebilirlik için makyaj yapmak gerektiği gibi yanlış bir inanışa yol açabilir. İdeal beden imgesini (çoğunlukla kendinde olmayan özellikleri) oyunlar yoluyla sağlayabilmek için ailesinden para çalan ergenleri görmeye başladık artık. Akran kabulü için tüketime zorlanan bu gençlerin dönemsel özellikleri kozmetik ve giyim firmalarınca kullanılıyor. "İdeal kendilik" ve "var olan kendilik" arasındaki farkın fazlalığı (olmak istedikleri ile oldukları arasındaki fark) ve bunun yarattığı hayal kırıklığı ergenlerde depresyonlara sebep olabiliyor.
Çocuklarda kozmetik kullanımının oluşturduğu zararlar neler?
Fiziksel zararlarını şöyle sıralayalım: Alerji, egzama gibi cildi ilgilendiren hastalıkların yanı sıra deriden emilen bazı kimyasallar hormon düzenlenmesini bozarak erken ergenliğe (puberte) yol açabilir. Aşırı kullanımın karaciğer üzerine olumsuz etkileri olabilir. Özellikle BPA olmak üzere kozmetik sektöründe de kullanılan bazı maddelerin kanserojen etkileri olabilir. Rujlar başta olmak üzere kozmetik ürünlerde bulunan kurşunun kana karışmasının insan sağlığı üzerine büyük zararları olduğu biliniyor. Kurşun, sinir sistemlerini, kan hücrelerini ve Vitamin D ve kalsiyum metabolizmasını olumsuz etkiliyor. Kandaki hemoglobin ile reaksiyona girerek öğrenme zorluğu, dikkat dağılması, davranış bozukluğu gibi çocuk gelişimi hastalıklarına, hipertansiyona, baş ve karın ağrısına, konuşma zorluğuna, kansızlığa, büyüme engellenmesine, kusmaya ve zayıflamaya, böbrek ve beyin hasarına, felce ve hatta ölüme neden olabiliyor.Çocuklarda kozmetik kullanımının psikolojik zararları neler?
Seksüalizasyon (çocuğun seksüalize edilmesi) ve nesneleştirme (çünkü makyaj bir başkasının bakması için, güzel görünmek amacıyla yapılır). Erken seksüalizasyon çocuğun içinde ve dış çevreden çocuğa yönelimde riskler oluşturabilir. Daha kadınsı görünen çocukların cinsel tacize uğrama riski artabilir.Üzerinde "doğal" ya da "organik" yazan kozmetik ürünler daha mı sağlıklı?
Üzerinde “doğal”, “organik” ya da “hipoalerjenik” yazması ürünlerin zararsız olduğu anlamına gelmiyor. FDA (Food and Drug Administration)’ya göre bu kelimelerin tüketicilerin alımını etkileyen belirgin pazar değeri dışında spesifik bir anlamı yok (FDA 2000b). “Organik” ya da “doğal” etiketli ürünler petrokimyasallar içerebilir ve organik sertifikalı ürünler ağırlık ya da hacim olarak %10 oranında organik içeriğe sahip olabilir (Certech 2008).Kendinize ve çocuğunuzun cildine sürdüğünüz ürünlerin güvenilirliğini sorgulayabileceğiniz adreslerden biri EWG (Environmental Working Group). Kar amacı gütmeyen bu kuruluşun Skin Deep veritabanında kozmetik ürünler hakkında yapılan araştırmaların yeterlilik ve tehlike düzeylerini bulabilirsiniz.
Ailelerin kozmetik kullanımı konusunda çocuklarına yaklaşımı nasıl olmalı?
Çocuklar ailelerin ne dediğinden çok ne yaptığına bakarlar. Bu nedenle yaklaşımda en önemli nokta ebeveynlerin kendi tutumlarıdır. Aile üyelerinin özellikle annenin kendi bedeniyle ilişkisi çocuk tarafından içselleştirilir. Aileler, çocuklarıyla kendi düşüncelerini nedenleriyle paylaşmalı. Örneğin, bir çizgi film izlerken kahramanın kendini güzelleştirme çabaları üzerinden ya da bir kitap yardımıyla neden makyajın çocuklar için uygun olmadığı, doğallık ve güzellik temaları konuşulabilir. Bu ürünlerin çocuklar için sağlıklı ve güvenli olmadığı da söylenebilir ancak çok detaya girilmemek ve çocuğu aşırı korkutmamak daha doğru olur. Bu konuşmalar sırasında çocuğun öncelikle kendini ifade etmesi sağlanarak ve bu konuda neler bildiği, neler düşündüğü ve neleri merak ettiği öğrenilebilir. Doğrudan çocuğun kendisi üzerinden değil, bir çizgi film ya da masal kahramanı üzerinden konuşmak çocuğu daha rahat hissettirir. Çocuğun konuyla ilgili bir soru sorduğu an en uygun zamandır.Herhangi bir şeyi tamamen yasaklamak ya da engellemek çocukta daha çok merak uyandırır ve yasaklanan şey her neyse çocuğun gözünde kıymetlenir. Bu nedenle genel düşünceler ve nedenleri çocukla paylaşıldıktan sonra istisnalar tanımlanmalı. Örneğin, özel bir günde kısmen zararsız, çocuk için uygun bir ürünün kısa süreli kullanımına izin verilebilir. Çocuğun beğenilme, makyaj yapma isteklerine utandırıcı, ayıplayan yorumlar ya da cezalandırıcı yaklaşımlar kesinlikle uygun olmaz. Çocuğun olduğu gibi sevildiğini hissetmesi çok önemlidir. Bu dönemde isteklerinin görülmesi, önemsenmesi, konuşulması, denemesine belli sınırlar içinde izin verilmesine de ihtiyaç duyar. Ancak her koşulda çocuğun olduğu gibi kabul edildiğini hissetmesini sağlamanız, kendini olduğu gibi sevebilmesinin ve özgüvenli bir erişkin olabilmesinin yolunu açacaktır.
Daha büyük çocuklar ve ergenler için güvenli kullanımı yani, makyaj malzemelerini paylaşmamayı, gece yatmadan önce makyajını tamamen temizlemesi gerektiğini, alerji ve irritasyon gelişirse hemen kullanımı kesmesini de öğretmeliyiz. İlk kullanacağı ürünü önce kolunda denemesini, kızarıklık, şişlik, yanma hissi olmazsa bir süre sonra yüzüne sürebileceğini söylemekte de yarar var.