@Pudra özel haberidir, izinsiz kullanılamaz.
23.11.2016
Hemen şimdi, ertelemeye son verin!
Pudra.com olarak Uzman Psikoterapist Cenk Kahvecioğlu'nun yazdığı "Sonra Değil Şimdi" kitabı ve erteleme alışkanlığı hakkında keyifli bir röportaj yaptık.
Yapmanız gereken birçok iş olmasına rağmen onlardan kaçarak daha sonra çözmeyi mi planlıyorsunuz? Veya sorunlarınızla ne kadar geç yüzleşirseniz o kadar iyi olacağını mı düşünüyorsunuz? Eğer tüm bunlara cevabınız "Evet" ise siz bir ertelemecisiniz.
Uzman Psikoterapist Cenk Kahvecioğlu, "Sonra Değil Şimdi" kitabında ertelemeye son vermek için nasıl bir yol izlememiz gerektiğini yazdı. Pudra.com olarak erteleme, gelecek korkusu ve aklımıza takılan birçok soruyu kendisine sorduk.
Pudra.com: Ertelemenin getirdiği en büyük sorunlar neler?
Cenk Kahvecioğlu: Erteleme ile sorun yaşayan kişiler genellikle; streslidir. Aslında ertelemeciler hep streslidir. İşleri son ana kadar bekletirler. Ta ki zaman kalmayıncaya kadar harekete geçmezler. Son anda harekete geçmek de bir işe yaramadığından işin başında da sonunda da stresli olurlar.
Suçlu hisseder. En derin ve acı veren hislerden biri suçluluk. Ertelemeciler önemli işlerine başlamayıp önemsiz işlerle çok vakit harcadıkları için suçlu hissederler ve bu suçluluk duygusu aynı zamanda kaygı seviyesini de artırır. Ancak bir miktar fayda sağlayan suçluluk hissi de vardır. Vicdanımızdan kaynaklı bu his tatlı tatlı bizi sıkıştıran derecede ise daha sorumluluk sahibi veya ahlaklı olabilmemizde faydalı olabilir.
Verimlilik azalır. Ertelemeciler hiçbir işe tam olarak odaklanamazlar. Asıl yapmaları gereken işleri erteledikleri için akılları hep o işlerde kalır ve bu daha önemsiz işleri bile yapmakta zorlanmalarına neden olur. Örnek vermek gerekirse, lise sondayken gittiğim arkadaş toplantılarında içimden şu cümle geçiyordu: “Şu an üniversite sınavına hazırlanman gerekiyor.” Bunu düşünürken nasıl tam olarak eğlenebilir insan? Benzer olaylar sizin de başınıza mutlaka gelmiştir. Aslında böyle bir durumda kişi iki durumda da kaybediyor. Dışarıda eğlenemediği gibi sınava da hazırlanamıyor.
Güvenilirlik azalır. Ertelemeciler genellikle çevrelerindeki güveni kaybederler. Bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde verdikleri sözleri tutamazlar. Yapamayacakları şeyleri söylerler. Bu da etraftaki imajlarını olumsuz etkiler ve sosyal olarak yalnız kalırlar.
Kendine güven ve saygı azalır. Ertelemeciler, hedeflerine ulaşmakta oldukça zorlanacakları ve çoğu zaman ulaşamadıkları için kaçınılmaz son olarak kendilerine olan güveni ve saygıyı kaybederler. Güven azaldıkça canlılık hissi kaybedilir ve ertelemecilik artar. Nasıl bir kısır döngüdür bilen bilir! İçinden çıkmak istemezsiniz zaten isteseniz de pek mümkün olmaz.
Çocuklukta yaşadığımız bazı olaylar, baskılar ertelemeci olmamıza neden olabilir mi?
Bu sorunun cevabını vermek zor. Ertelemeci olmak için birçok neden var. Özellikle kişilerin mizaç yapıları etkili. Mizaç için doğuştan getirdiğimiz genetik özelliklerimize bağlı davranış kalıplarımız diyebiliriz. Mizacımıza göre kimimiz çekingen kimimiz de girişken olur. Pasif-aktif, saldırgan-sakin gibi birçok mizaç özelliği var. Çocuklukta baskıya maruz kalmak herkeste farklı tepkilere neden olabilir. Ama çekingen mizaca sahip kişilerde en çok zararı oluşturur. Daha içe kapanık, daha sosyal fobiye yatkın bir durumla karşılaşacağımızı belirtebiliriz. Ama girişken bir kişide aynı baskı farklı sonuçlar doğurabilir.
Zihnimizin erteleme duygusu nasıl çalışır?
Zihin haz ilkesine göre çalışır. Bir durumda haz alamayacağını düşünürse erteleme eğilimi ortaya çıkar. Bunun farklı kökenleri olabilir. Kimisine göre davranışa bağlı disiplin sorunları nedeni ile ertelerken kimisi kaygılarından dolayı ertelemektedir. Ama sonuç olarak yapılacak işin başka, sonra tekrar başka bir tarihe ertelenmesi kronik ertelemeyi besler.
Kişinin özsaygısının düşük olmasının nedenleri neler?
Kendine güven ve saygı, çocuklukta verilen değer duygusu ile oluşmaya başlar. Kişinin kendisini, arkadaşları ve ailesinin yanında ne kadar değerli gördüğü ile gelişir ve güçlenir. Özellikle bu alanda sorun yaşayan kişiler, yetenekleri ve başarılı olup olamayacakları hakkında endişeli olurlar. İyi olmadıklarını düşündükleri en ufak bir alan için bütün işten vazgeçebilirler. Bu arada fazla verilmesi de içi boş bir şişmeye neden olacağından dikkat edilmeli ve denge sağlanmalıdır.
Kendimize olan güveni arttırmak için ne yapmalıyız?
Öncelikle hata yapmayı göze almalıyız. Ve eksik yönlerimizi saklamayı bırakmalıyız. Herkesin yetersiz hissettiği ve başaramadığı şeyler vardır. Sizin inanmadığınız bir şeye başkasının inanmasını beklememelisiniz. Yani öncelikle siz kendinize değer göstermelisiniz. Bunu başkalarından beklemek hatta buna bağımlı hale gelmek hastalıkların başlıca nedenleri arasında.
"Belirsizliği kabul etmek gerek"
Gelecek korkusuyla nasıl yüzleşebiliriz?
Gelecek her zaman belirsizdir. Biz belirlemeye çalışırız. Ama aslında pek beceremeyiz. Evdeki hesap çarşıya uymaz dedikleri bu olsa gerek. Hesaplanan ile yaşanılan farklı olacaktır. Öncelikle belirsizliği kabul etmek gerekir. Bunu yapabilmek için tabiattan örnek alabiliriz. Bizim dışımızdaki canlıların hemen hemen hepsi şu anda yaşar ne gelecekte ne geçmişte. Şimdiki zamana odaklanmak, belirlemeye çalıştığımız nafile çabalardan bizi uzaklaştıracağı gibi kaygılarımızı da sonlandırır. Sihirli bakış açısı anda olabilmektir. Küçük bir teknik paylaşmak gerekirse mindfullness teknikleri anda olabilmek için size gerekli yolu gösterecektir. Tekniğin özüne ise denizi seyrederek ulaşabilirsiniz. Ama bir tek kural var o anda denize bakarken analiz yapmadan yargılama yapmadan sadece olanı anlamaya çalışmaktan geçiyor. Anlamsız gelebilir ancak bilinçaltınızın kimyasını değiştirecek bir çalışmadır.
Kötü düşüncelerle başa çıkabilmek için zihnimize yaşadıklarımızı nasıl kaydetmeliyiz?
İstediğimiz gibi kayıt yapabilmek keşke bizim kontrolümüzde olsaydı ancak bu farklı yerlerden kontrol ediliyor. Her insanda var olan limbik sistem bu işi bizim yerimize yapıyor. Ancak kayıt yapıldıktan sonra bize rahatsızlık veren bir anı varsa bunu bir uzmanla çalışarak değiştirmek mümkün, değişimden kastım da anılardaki duyguların değiştirilmesi.
Son olarak kitabınızda hislerin gerçek olmadığını söylüyorsunuz. Bu durumu biraz açıklar mısınız?
Aslında bu bilişsel terapistlerden Aaron T. Beck'in "İyi Hissetmek" kitabından alınma bir söz, şu şekilde açıklıyorlar, olayın kendisinde duygu yoktur. Ancak o olaya biz bir anlam yükleriz ve bu anlama göre hissimiz oluşur. Örneğin birisi bizi trafikte hatalı solladı ise bazılarımız bunu görmezden gelirken bazılarımız daha agresif tepkiler verebilir. Hislerdeki bu fark insanların yorumlarındaki farklardan geliyor. Ve maalesef ki yorumlarımızın çoğu hatalı oluyor. O yüzden hisler gerçek değildir. Yorumunuz değişti mi hissiniz de değişir.