Hepimizin bildiği klasik bağımlılıklara her geçen gün yenileri ekleniyor. İnternet, oyun, ağrı kesici gibi bağımlılıklar çok yakın geçmişte ortaya çıkan kavramlar. İşte literatüre bir yenisi daha eklendi: spor bağımlılığı. Bir süredir karşımıza bu konuyla ilgili makaleler çıkınca, bu yeni kavramı Pudra.com olarak mercek altına alalım istedik.
Kilit hormon endorfin
İlk olarak, spor bağımlılığının sebepleri için gelin bilimsel bulgulara ve beynimize göz gezdirelim. Egzersize başladığınızda, kalbiniz hızla çarpmaya başlıyor ve beyin bunu bir stres anı olarak algılıyor. Bunun üzerine strese karşı beyin nöronlarını tamir edip koruyan bir protein salgılıyor. Bu aynı zamanda spor sonrası hissettiğimiz rahatlama ve berraklığın da nedeni. Bunun yanı sıra spor sırasında beyin yine stresle savaşta kullandığı endorfin hormonunu salgılamaya başlıyor. Bu aslında vücudun spor sırasında ağrı, sızı ve rahatsızlık hissini gidermek için salgıladığı bir kimyasal. İşin kötü tarafı, bu maddenin nikotin, eroin, kokain gibi bağımlılık yaratması… Yani kendini iyi hissetmek için sürekli spor yapmak isteği ve tatminsizlik duygusunu da beraberinde getiriyor.
Bigoreksik misiniz?
Evet bu işin kimyasal boyutunu çözdük. Yapılan aşırı sporun bir de psikolojik yanı var. Zaman zaman literatürde anoreksia’nın tam tersi olarak geçen bigoreksia diğer deyişle ‘Mükemmel Vücut Takıntısı’. BBC’nin yaptığı bir habere göre, İngiltere’deki spor salonlarında her 10 erkekten biri bu rahatsızlıktan muzdarip. Ne kadar güçlenirse güçlensin, ne kadar kaslanırsa kaslansın, fit görünürse görünsün bunu yeterli görmemek, kendini ufak, zayıf ve güçsüz görmek, neticesinde sürekli spor yapmak… Bu insanlar aşırı egzersiz nedeniyle kas ve kemik yaralanmaları, hipertansiyon, kalp ritim bozuklukları, kadınlarda adet düzensizlikleri ve kansızlık gibi sağlık problemleri yaşıyorlar. Spor yaparken risk almayın!
Bu noktada “Ne kadar spor yapmak bize faydalı ya da normal?” sorusu çıkıyor karşımıza. Bu sorunun yanıtını spor yaralanmaları konusunda uzmanlaşan ve bilimsel çalışmalara imza atan Ortopedist Prof. Dr. Vuslat Sema Ünal’dan aldık. “Eğer profesyonel sporcu değilseniz, işin felsefesi tamamen farklı. Adı üstünde sağlıklı olmak ve sağlıklı kalabilmek için spor yapılır. Spor yaparken risk alınmaz ve beden aşırı zorlanmaz”, sözleriyle net bir tanım getiriyor Ünal. Sporun bizim için ne denli önemli olduğunu da şu sözlerle dile getiriyor: “Hareket etmeden kas iskelet sistemi açısından sağlıklı kalmak mümkün değil. Kaslarınız her zaman bedeninizi yer çekimine karşı dik tutacak kadar güçlü, hareket ettirecek kadar da esnek olmalı.”
İdeali en az 24 saat arayla haftada 4 kez
Prof. Dr. Vuslat Sema Ünal, sağlığımız için faydalı olacak sporun dozajı hakkında aydınlatıcı formüller de verdi.- İki antrenman arasına minimum 24 saat bırakarak haftada 4 kez spor yapmak ideal.
- Antrenman ısınma, esneme, çalışma ve esneme safhalarını mutlaka kapsamalı.
- Isınma ve esneme kişiye göre değişmekle beraber ortalama10-15 dakika olmalı.
- Çalışma yine kişinin yaptığı spor ve hedefe göre farklılık gösterebilir. Ortalama 45 dakika, hafif tempolu bir egzersiz için yeterli.
- Sonrasında ise en az 10-15 dakika esneyip kasları rahatlatmak gerekiyor.
Yaşam harekettir!
Peki insanlar hangi noktadan sonra sporda aşırıya kaçmış olurlar? “Kişi profesyonel değilse ve yapmakta olduğu spor, kas iskelet sisteminde aşırı kullanıma bağlı spor yaralanmalarına neden olmaya başlamışsa, spor konusunda biraz yavaşlamaya ihtiyacı var demektir. Sakatlanmalar her zaman fazla spordan değil, beslenme ve kondisyon uygunsuzluğundan da olabilir. Yaptığı sporu özümsemiş ve kendine iyi bakan, yaptığı spor için kondisyonunu hep yüksek tutan bireylere çok saygı duyuyorum. Bu kişiler bağımlılıktan çok, kondisyonlarını hep aynı düzeyde tutmak için spora tutunurlar ve bağımlılık sözcüğünü bu iyi sporcularla (dansçı veya yogi de olabilir) yan yana kullanmak çok doğru gelmiyor bana. Hissettikleri huzursuzluk da (çoğunda fark ettiğim şey) kendilerini iyi hissettikleri sporu bir daha aynı şekilde yapamama endişesinden geliyor. Sporu yaşam biçimi haline getirmiş bireyler için hareket yaşam, yaşam da harekettir. Bu bence yaşamda aşama atlama gibi bir şey, o olgunluk seviyesine ulaştığınızda geri dönmemek için elinizden geleni yapıyorsunuz” diyerek, duruma uzman gözüyle bir tanım koyuyor Prof. Vuslat Sema Ünal.